Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Paris Olimpiyatları'nın açılış gösterisine neden gitmediği anlattı.
“… Şu bölüm çok hassas, çok önemli. Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nın açılışında sahnelenen ahlaksızlık karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Macron beni davet etti. Ben de gelebileceğimi söyledim. 13 yaşındaki torunum ‘Dede gitme’ dedi. ‘Niye’ dedim. ‘Orada LGBT gösterisi yapacaklar.’ dedi. ‘Tamam kızım gitmeyeceğim.’ dedim. Yahu düşünebiliyor musunuz, insanları birleştirmesi gereken bir uluslararası spor etkinliği maalesef insanlığa, fıtrata, insanı insan yapan değerlere düşmanlıkla açıldı...”
Erdoğan, “… İnsanları birleştirmesi gereken bir uluslararası spor etkinliği maalesef insanlığa, fıtrata, insanı insan yapan değerlere düşmanlıkla açıldı...” dediği Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nın açılışına gitmemesi hususunda 13 yaşındaki torunundan başka uyarıda bulunan oldu mu acaba?
Olmadı mı?
Olmadıysa durum ziyadesiyle vahim…
Zira insanları birleştirmesi gereken bir uluslararası spor etkinliğinin insanlığa, fıtrata, insanı insan yapan değerlere düşmanlıkla açılacak olması Erdoğan’ın torunundan başkasının dikkatini çekmemişse, memleketin, ‘yerli, milli’ düşünce kuruluşları, fikir adamları, Erdoğan’a yakın yazar, çizerleri, Paris Olimpiyat Oyunlarının açılışında LGBT gösterisi yapılacağını gündem yapmamışlarsa vaziyetin vahametini; LGBT ‘yaşam biçiminin’ ne kadar normalleştiğini, normalleştirildiği, insanımızın kendi değerlerine ne kadar yabancılaştırılmış olduğunu buradan görebilir, okuyabiliriz.
Devletin, her şartta, her zeminde zinde olması, dünyada olup bitenleri hassasiyetle okuyabilmesi gereken kurum, kuruluşları her olduğu üzere başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün ülkeyi LGBT hususunda yeteri derecede uyarmıyor demektir bu…
Erdoğan’ın uçağında arzı endam eden gazeteciler, envayi çeşit kültüründen sporuna, sağlıktan ekonomiye, kültüründen sosyal bilmem nelerine kadar mevcut danışmanları, uzmanları tink tank kuruluşları hangi hususlarda çalışmalar yapıyor, ne tür projeler geliştiriyorlar, LGBT’den tutun, insanımızın, toplumun içinde bulunduğu tehlikelere, yozlaşmalara karşı nasıl çalışıyorlar merak ediyorum…
Çocuklarımızı, gençlerimizi türlü türlü belalara, musibetlere karşı nasıl koruyacağımız hususunda bizlere nasıl yol gösterecekler…
İş işten geçmeden…
Sözü psikolog Hüseyin Kaçın’a bırakıyorum;
“Yahudilik anneden geçtiği için yani anne soylu bir din olduğu için Müslümanların ve Hristiyanların Yahudi olması mümkün olmamaktadır.
Yahudilik bir azınlık dini olarak, Müslümanlığı ve Hristiyanlığı sayısal olarak aşamamaktır.
Dinler arası diyalog ya da İbrahimi dinler kavramları ve çalışmaları zamanla deşifre olmuştur.
Fakat yakın zamanda kesin sonuç alınabilecek başka bir yöntem söz konusudur.
Müslümanlar ve Hristiyanlar eşcinselleştirildiği takdirde, insanlıkta dolaylı olarak yani Kişilik Olarak Yahudileştirilmiş insan topluluklarına dönüşecektir.
Aynı kişilik tarzında insan topluluklarının ortak yaşam alanları oluşturulacaktır. Bu konu ile ilgili olarak ‘eşcinsellere açık ilk cami hizmete girdi’ haberlerine bu açıdan bakabiliriz.
Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco'nun Vatikan'da görüştüğü bir adama "Eşcinsel olup olmaman mühim değil.
Tanrı seni böyle yaratmış ve seni olduğun gibi seviyor" dediği ortaya çıktı. Yeni Papa’nın bu eşcinsel açılımından sonra 16. Papa Benedikt'in istifasının gizli kodlarından birisinin de eşcinsellik olduğunu düşünebiliriz. Kişilik olarak Yahudileşmek kavramını açımlarsak, Yahudiliğin anne soylu bir din olması gibi eşcinseller de anne soylu bir topluluktur.
Yahudilerin dini eğitimlerinin baskıcı denmese bile baskın bir yapıda olması, katı kuralları bakımından otoriterdir. Bununla birlikte Eşcinsellerin de en temel sorunları babalarıyla olan otorite çatışmalarıdır. Baba otoritesi altında ezilen erkek çocuklarının sığınabileceği tek güvenli liman anne sevgisinin bağımlılığıdır.
Türkiye’de feminizm aç parantez kadın hakları, kadın ve demokrasi çalışmaları; toplumsal cinsiyet eşitliği çabaları ister sol ister muhafazakâr kesimde hız kesmeden artarak devam etmektedir. Bu dernekli ve örgütlü çalışmalar sonucunda babalarının çocukları yerine annelerinin çocukları dönemi başlayacaktır hatta başlamıştır bile diyebiliriz.
Sözün özü; Eşcinsellik, insanlığın Yahudileşmesi, Yahudileştirilmesi sorunudur.