Kim derdi, gazeteciler işlerini güçlerini bırakmış, gazetecilik faaliyetlerine ara vermiş, işyerlerini dolduran çiçeklerin bakımına uğraşıyorlar.
Kimi saksı, kimi toprak, kimisi bencileyin çiçek geliştiren vitamin ilaçlarının peşine düşmüş…
Şimdi, büyük, kocaman iddia atıyorum ortaya…
Ayaktaysanız oturun, oturuyorsanız sandalyelerinize tutunun…
Aynı zamanda Guinness’e araştırma, inceleme duyurusudur…
Türkiye’nin hatta dünyanın neresine giderseniz gidin, gazetecilerin iş yerlerinde, çalışma mekânlarında Samsun’da olduğu kadar çiçek bolluğuna rastlayamazsınız…
Demek isterdim envayi çeşit çiçek…
Ne yazık hayır…
Her seferinde aynı türden çiçek…
Veyahut bana tesadüf eden aynıları…
Peki, nasıl oldu Samsunlu gazetecilerin işyerlerindeki çalışma mekanlarındaki çiçek sayısı, Türkiye hatta dünyadaki meslektaşlarının sahip olduğu çiçek sayısını aniden geçiverdi.
Fazla değil, beş, altı, bilemedim yedi yıl evveldi…
Meslekten arkadaşımızın aklına, evinde boş boş oturan eşinin adına çiçekçi dükkânı açma fikri geldi…
Ne olduysa ondan sonra oldu…
İstatistikler ondan sonra değişti, TÜİK verileri ondan sonra tutarsızlaştı, dünyanın eko sistemi ondan sonra çuvalladı, şehrin çiçek tedarik zinciri arkadaşımızın çiçek işine girmesiyle kopuverdi…
Ağzı laf yapıyor; yorulmayan diz, bıkıp usanmayan çeneye sahip…
Gittiği, girdiği yerden çiçek satmadan mümkün değil çıkmaz…
Şimdilerde gitmesine gerek yok…
Elinde telefon sabahtan gece yarısına kadar; “Başkanım malum gazeteciler günü…, müdürüm basın bayramı…, genel müdürüm basın emekçileri…, sayın genel başkan yardımcım çalışan gazeteciler bilmem nesi…, sevgili daire amirim çağdaş gazetecilerin….”
Bayram bugünse dünden başlar; dün, bugün, yarın sevkiyat devam eder…
Başkanların, genel müdürlerin, müdürlerin, genel başkan yardımcılarının, daire amirlerinin telefonun icat edildiği güne inceden sitemler yağdıracağı aklınıza gelmezdi değil mi?
Gelsin, gelsin…
Dün öğleden sonra iş hanına girerken alttaki halıcı, “Abi sana bi sürü çiçek geldi…”
“Allah, Allah ne çiçeği, bayram değil seyran değil…”
Valiliğin vatsap grubuna baktım “ne kaçırmış olabilirim, son yılların şu aşırı sıcak günlerinde bizlerin unuttuğu hangi günümüzü hatırlamış, helal olsun sayın valimize…” diyeceğim, orada bulamadım…
Buldum nihayet;
Meğer bayrammış dahi seyranmış…
“Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Cavit Erkılınç, bir mesaj yayımlayarak basın mensuplarının 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’nı kutladı…”
24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı…
Aradım o arkadaşımı;
“Yahu bana neden hep aynı çiçekleri gönderiyorsun. Çeşit yapsana… Ben sana geçen sefer bana ağaç yolla demedim mi? Benjamin türü göndereydin bari…”
“Recebim, valla yoğunluktan gözden kaçmış kardeşim… Tamam, halledeceğim ben onları, o iş bende, gelip alırım onları senden…”
Anormal sıcaklarda, bizlerin, 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’nı unutmayan, Başkanlara, genel müdürlere, müdürlere, genel başkan yardımcılarına, daire amirlerine ziyadesiyle teşekkür etmek isterdim gerçekten…
Lakin…
Elinde telefon sabahtan gece yarısına kadar; “Başkanım malum gazeteciler günü, müdürüm basın bayramı, genel müdürüm basın emekçileri, sayın genel başkan yardımcım çalışan gazeteciler bilmem nesi…, sevgili daire amirim çağdaş gazetecilerin….” diye diye yorulmayan dizi, bıkıp usanmayan çenesiyle işyerlerimizi çiçekten geçilmez hale getiren arkadaşımıza haksızlık yapacağımı düşünerek etmiyorum…
Dün akşama doğru ofisi kapatırken pencereden, karşı binadaki gazeteci arkadaşımın çiçeklerinin seyyar satıcının el arabasında meçhule doğru gidişini seyrettim...