Bugün 9 OCAK 2019
Bize göre şimdilik bir şey ifade etmiyor dersek herhalde yalan söylememiş oluruz. Oysa Boşnak kardeşlerimize sorsak hepsi bir anda mahzunlaşacak, yumruklarını sıkacak ya da gözyaşlarını akıtmaktan hiç mi hiç imtina etmeyecektir.
Zira bugün 9 Ocak.
Bugün aslında BOSNA'DA SOYKIRIMIN BAŞLADIĞI TARİHTİR. Bu tarihin hemen
ardından Doğu Bosna'daki Boşnak nüfusa yönelik çeşitli suçlar işlenmeye başlandı
ve bu bölge kısa süre içerisinde Boşnak’sız kaldı. Bosna'nın batısındaki Priyedor
kentinde 1992 yılında Boşnaklar toplu idamlarda katledildi. Her şey
Srebrenitsa'da 1995'te işlenen ve 8 bin Boşnak’ın katledildiği soykırımla
sonuçlandı.
İşte bu yazı o gün ve daha sonraki yıllarda sistemli bir şekilde zulme ve toplu katliamlara maruz kalmış bir millete yazılmış adeta bir ANAYASA gibi bir yazıdır.
Bu yazı, sadece medeni dünyanın yüz karası olan zalimlere ve zalimliklerine maruz kalmış BOSNALILAR için değil, biraz düşünürseniz tam 96 sene önce bu ülkeye ve insanı içinde yazıldığına şahit olursunuz.
Okuyun...
Düşünün...
Ve....
Kininizi diri, dipdiri tutun.
(Aliya'nın Türk'e mektubundan kısa bir kesit)
...............
Peki, o gün orada neler oldu?
Size söylemiştim, bize yapılan her şeyi affedebiliriz ama kadınlarımıza ve çocuklarımıza yapılanlar’ asla affetmeyeceğiz.
Dokuz yaşında henüz ergenliğe girmemiş bir erkek çocuğunu düşünün.
Yanında annesi var.
Sırp askerler, çocuğun kafasına silah dayıyorlar ve ondan çırılçıplak soydukları kadına yani annesine tecavüz etmesini istiyorlar.
Sonunda askerlerin istediğini yapamayınca kafasına yediği tek kurşunla ölüyor.
Bu sırada Hollandalı Barış Gücü askerleri kulaklarına takılı kulaklıkla müzik dinliyorlar.
Bir kadın, kucağında beş yaşında kız çocuğu.
İki asker, kızı annesinin kucağından indirmeden kadının ellerini ve bacaklarını iki yana açıp üçüncü bir askerin tecavüzüne yardım ediyor.
Bu sırada BirLEŞmiş Milletler komutanı, askerlerin önderi Mladiç'le aynı masada bira içiyor.
Bir bebek.
Kampın etrafındaki binlerce insan gibi ağlıyor.
Sesi, askerleri rahatsız etmiş.
Annesine “Kes şunun sesini!” diye bağırıyorlar.
Kadın bebeğin’i sarıp sarmalıyor, susturmaya çalışıyor ama başaramıyor.
Asker “Sen susturamazsan ben sustururum.” deyip elindeki çakıyla bebeğin dilini kesip yere atıyor.
Türk'ün evladı…
Unutma.
Ben Aliya,
Boşnakların içinde herhangi biriyim.
O gün bütün Avrupa bizi yapayalnız bıraktı.
Üç gün içinde sekiz bin vatandaşımızı katlettiler ve toplu mezarlara gömdüler.
Binlerce kadınımıza tecavüz ettiler.
Binlerce çocuğumuzu yetim bıraktılar.
Henüz mezarlarını bulamadığımız kaç kardeşimiz daha var, bilmiyoruz.
Önce, hepsini sıraya dizip tek tek öldürmeye başlamışlar.
Elinize kazma kürek verildiğini, bir çukur kazdırıldığını,
sonra kafanıza bir kurşun sıkıldığını düşünün.
Biraz zaman geçince işin çok uzun süreceğini anlıyorlar.
Bu kez yirmili, otuzlu, kırklı gruplar hâlin de daha büyük çukurlar kazdırıyorlar.
Vatandaşlarımızı bu kuyuların içine atıp üstlerine kurşun yağdırıyorlar.
Bu kez de çok fazla mermi harcandığını anlayıp başka bir yola başvuruyorlar.
Çukurlara doldurulan kardeşlerimizin üstüne bomba atıp onları paramparça ediyorlar.
Onların mezarını biz bulmadık.
Kelebekler buldu.
#Mavi_kelebekler.
Sadece toplu mezarların olduğu yerde biten bir çeşit bitkiyle beslendikleri için bazı bölgelere kümelendiklerini anladık.
Nerede mavi kelebek gördüysek orayı kazdık.
Binlerce şehidimizi çıkarıp Potocari'deki şehitliğe defnettik.
(Aliya'nın Türk'e mektubundan kısa bir kesit)
Sunay Kokmaz
Ya Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Amin! Hayırlı cumalar.
Selâm ve dua ile
Bülent ERTEKİN