Unutmadık!!!
Unutturmayacağız!!!
28 Şubat...
Bugün birçok başı örtülü kardeşimiz ne ifade ettiğini dahi bilmez.
28 Şubat..
Hayallerin tarumar edildiği
İşkencenin ve zalimliğin zirve yaptığı dönem...
Orantısız güç kullanımı ile gencecik kızlarımızın yerlerde süründürüldüğü gündür...
Genç bedenlerin yıllar sonra bile üzerlerindeki psikolojik etkisinin bitmediği bir dönemdir.
Aşağıda okuyacağınız röportaj tadında ki ifadeleri söyleyen bizzat bu zulmün içerisinde olmuş, yaşamış bir hanım kardeşimiz. Kendisi halen bir kamuda öğretmenlik vazifesi yapmaktadır.
Gözlerinizi kapatın ve hayal edin. Kendinizi bir kere de o zalim ve ceberrut idarecilerin neler yaptığını gözlerinizin önüne getirin.
"Hep geçmişi, hep geçmişi hatırlatıyorsunuz" diyerek zalimleri ve zulümlerini unutmamızı istiyorsanız, inanın bu hiç ama hiç olmayacak.
Unutmadık!!!
Unutturmayacağız!!!
Buyrun;
Ben o sene önlisans bitirdim.
Yarım dönem kalmıştı, müdürümüz iyi olduğu için idare etmişti bizi. Müfettiş, yukarıdan teftişe gelen olursa;
"Uyarı cezası verdik, açmazlarsa başlarını, işlem başlatacağımızı bildirdik derim" demişti.
Kabul etmiştik.
Bizim için alınmış güzel bir karardı. En azından arkamızda birisinin olduğunu bilmek ve hissetmek bize güç veriyordu.
Ülkücü bir müdürümüzdü. Bu dönemde bizi çok iyi idare etti ama son dönem olduğu için.
Staj dosyasına açık foto zorunluluğu vardı. Onu da öğrenci işleri kabul etmiyordu. Sağolsun burada da müdür bey devreye girmişti. Ortaokulda çektirdiğimiz bir fotoğrafı yapıştırmıştık.
Ama bizden sonraki dönemdekilerin uzun olduğu için o sene açmışlardı başını, tek bir kişi açmadı, o da okulu bırakmak zorunda kaldı.
Mezuniyetten sonra iş bulma sorun oldu. İzmir'de hiç bir halk eğitim usta öğretici olarak görev vermedi. "Türbanı açarsanız çalışabilirsiniz" dediler.
Bende çalışmadım.
Tabi lisans tamamlamayı da yapamadım.
6-7 arkadaş aynı tarz, aynı renk, aynı desen, siyah eşarp alıp takmıştık o dönem protesto için.
Okulda "Kızılay mı dağıttı" diye dalga geçiyorlardı.
Bizler, tüm baskılara, orantısız güç kullanmalarına, ağıza alınmayacak hakaretlere rağmen örtümüzü asla ve asla açmadık.
Öte yandan okuldaki kapalı öğrencilerin büyük çoğunluğu fetönün yurtlarında kalıyorlardı. Biz tüm baskılara rağmen örtümüzü çıkarmamış iken onlar gelen bir tek emir ve / veya talimatla başlarını açmışlardı.
Bizi üzen bir değil bir çok hadiselerin başında beraber aynı sıraları paylaştığımız örtülü (!) dediğimiz bu arkadaşlarımızdan gelmişti.
Devletin memurları ve kolluk kuvvetlerinin yaptıkları zalimliğin yanında asıl bizi kahreden ise bu arkadaşların tavırları ve sözleri idi.
Başlarındaki tesettürlerini rahat bir şekilde çıkaran bu arkadaşlarımız(!) bizzat müdür beye;
"ÖNCEDEN HABER VERİN KUAFÖRE GİDELİM" diyerek
Saçlarımızı düzelttirelim , öyle açalım mantığıyla açık bir şekilde alay ediyor, dalga geçiyorlardı.
Bu yüzden kendileri ile sık sık kavgalar ettik. O günü hiç unutamıyorum. Çok sinirlenmiştim.
Öte yandan muhafazakar erkek öğrenciler de sakal bırakarak bizlere destek vermişti. O dönemlerde öğrencilerin sakallı okula gelmesi yasaktı.
Bir yanda "başörtüsü fürüattandır" talimatı ile başlarını açanlar, diğer yanda başı açık bayan talebelerin ve erkek öğrencilerin tüm bu baskılara karşı bizlere destek vermeleri.
Bir yanda bizleri müthiş derecede yaralar iken, diğer yanda da mutlu oluyorduk.
Zor...
Sıkıntılı...
Stresli...
Maddi ve manevi olarak yıpratıcı günlerdi.
Bir yandan ailemiz...
Bir yandan okulumuz...
En önemlisi ile Rabbimizin emri olan tesettürümüzün ayaklar altına alınıp inancımızın ve bizlerin yok sayılması.
Sadece kurumlarda değil, sokakta bile tesettürlü olma zorluğu yaşadık.
İzmir gibi Kemalistlerin ve Kemalizmin kalesi olduğu bir yerde tesettürlü yaşamak çok hemde o dönemlerde çok zordu.
Sokakta, okula giderken "Fadime Şahin" diye bağıranların arasından büyük bir gurur ve onur ile tesettürümüz, örtümüz ile dalga dalga İzmir'in en kalabalık yerlerinde anaartellerde dolaştık kaç ay.
Ondan olsa gerek dayanıklılık kazandık biz. Zorunlu dik durma oldu bizlerde.
Mesleki olarak gelişim sağlayamadım, diplomayı alıp evde oturdum.
Ne çalışabildik, ne lisansımızı tamamlayabildik, ne akademisyenlik için hayalimizi devam ettirebildik.
Hamdolsun, çok şükür ki bu yaşta lisansımızı tamamladım.
28 Şubat hiç bir zaman unutulacak, unutacağımız bir ay değildir.
Rabbim bir daha yaşatmasın ülkemize.
Selâm ve dua ile.
Bülent Ertekin