Gazeteciler zaman yazan, yazdıkları ile toplumu aydınlatan, farklı bir pencere ile bakışları ve düşünceleri "buda olabilir" diyen insanlar kadar, sosyal projeler ile topluma faydalı olan, olmaya çalışan insanlardır.
Onlar kimi zaman kan bağışı kampanyasında...
Kimi zaman sel...
Kimi zaman deprem...
Kimi zaman yangınlarda... maddi ve manevi zarara uğrayan kitlelerin yanında olarak "sizin yanınızda ve sizlerin acısını paylaşıyoruz" mesajları vererek kimi zamanda ellerini ceplerine atarak veya atılmasına vesile olarak hizmetlerini daim edenlerdir.
Bizler de HABERİNİ OKU İnternet sitesinin kalemşörleri olarak abimiz, üstadımız Yunus Karakaya'nın koordinatörlüğünde, Ravza Zeybek kardeşimin organizasyonunda bu sosyal projeler ile mutlulukları hep birlikte yaşamaya devam ediyoruz. Bu hizmete vesile olan maddi ve manevî yardımlarını esirgemeyen tüm ailenin bireylerine sonsuz şükranlarımı arz ederim.
Bu teşekkür makalemi yazarken tevafuk watsap grubunda da tamda bu konu üzerine bir yazı geldi.
Alimlerden biri, talebesi ile gezerken, bir tarlanın yanındaki ağaçlardan birinin altında eski bir çift ayakkabı gördüler. Belli ki civarda çalışan birisinin ayakkabısıydı.
Talebe;
-Hocam bu ayakkabıyı saklasakta, sahibi geldiğinde ayakkabısını bulamayınca, o anki halini seyretsek, ne dersin ? dedi.
Hoca;
-Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine kurmak doğru değildir. Gel şöyle yapalım; sen zengin bir ailenin çocuğusun, bu ayakkabının içine bir miktar para bırak, sahibi gelip bunu gördüğü zamanki sevincini seyredelim " dedi
Talebe bu teklifi daha güzel buldu ve adamın ayakkabısının içine bir miktar para koydu. Hocası ile görünmeyecek şekilde bir ağacın arkasına saklandılar.
Bir müddet sonra, ayakkabının sahibi geldi. Elbiselerini değiştirdi, ayakkabısını giyerken içinde bir şey olduğunu fark etti. Baktığında bunun para olduğunu gördü. Bir müddet etrafına bakındı, hiç kimseyi göremeyince, dizleri üzerine oturdu ve ellerini açıp:
-Ya RABBİ, eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğu
Sence malumdur, verdiğin bu nimet için sana sonsuz şükürler olsun, deyip gözyaşlarına boğuldu ve uzun bir süre ağladı.
Bunu gören hoca ile talebesi de gözyaşlarını tutamadılar...
Sonra Hoca talebesine döndü;
-Bu ilk tekliften daha güzel olmadı mı, şu an daha mutlu değilmisin? dedi
Talebesi;
-Evet Hocam, daha sevinçliyim. Şimdi daha evvel anlayamadığım şu cümlenin manasını anladım;
VERDİĞİN ZAMAN, ALDIĞIN ZAMANKİNDEN DAHA MUTLU OLURSUN.
Bizler bir kaç gün önce tespitini yazar kadromuzun deneyimli, güçlü kalemi Ravza Zeybek kardeşimin yapmış olduğu tespitleri ile 30'un üzerinde evlatlarımızı kışın çetin soğukları gelmeden giydirmenin mutluluğu ile
"VERDİĞİN ZAMAN, ALDIĞIN ZAMANKİNDEN DAHA MUTLU OLURSUN" sırrını hep beraber yaşadık. Yaşatanlardan Rabb'im ebediyen razı olsun.