İngiliz Kraliyet ailesinden ayrılarak ABD'ye yerleşen Sussex Dükü Prens Harry, 10 Ocak'ta yayımlanacak anı kitabında, Afganistan'daki görevi sırasında 25 kişiyi öldürdüğünü ve bundan utanç duymadığını belirtti.
(Zuhal Demirci, Şeyma Uzundere 06.01.2023)
Sussex Dükü Prens Harry bu açıklamasına karşılık, Afganistan'daki İngiliz birliklerinin eski komutanı Albay Richard Kemp, İngiliz ordusunun kendisi de dahil olmak üzere insanları, düşmanı insan olarak görmemeleri için eğittiğini ima ediyor, ki bu gerçeklerden çok uzak.
Ordu, savaş alanında masum siviller ile savaşçıları birbirinden ayırmak konusunda son derece dikkatlidir" diye konuşuyor (!)
Oysa işin hiçte bu kadar basit ve önemsiz olmadığını biliyor ve inanıyoruz. Zira İngiliz ordusunun, Osmanlı Ordusun esir alınan 15.000 evladını kör ettiğini hâlâ unutmadık.
Her ne kadar bunu kabul etmeseler de bu konu hakkında yani bunların yalan olduğuna dair edilen iddiaların
dayandığı iki esaslı belge var.
Bunlardan biri, 28 Haziran 1921 tarihli bir TBMM Hükümeti kararıdır.
Kararda, TBMM başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa’nın ve onbir bakanın imzaları yer almaktadır.
Bu belge, TBMM Hükümetinin, Mısır'daki esir kamplarında 15.000 esiri kasten malûl bırakan İngiliz tabipleriyle, garnizon kumandan ve zabitleri hakkında siyasi takibatın başlatılması için harekete geçilmesinin kararlaştırdığına ilişkindir.
Diğer bir belge ise, Meclis'in 28 Mayıs 1921 cumartesi günü yapılan 37, oturumunda Edirne milletvekilleri Faik ve Şeref beylerin verdikleri yazılı önergedir.
Bu önergenin baş kısmı Malta'da esir bulunan Türklerin iadesi çalışmalarıyla ilgiliyse de, son kısmında Mısır'daki kamplarda 'kasten kör edilen' Türk esirlerinden bahsedilmektedir.
Son bölüm şöyle:
'... Mısır'da bilintizam, İngiliz'in tathirat-ı fenniye (ilaçla temizleme) bahanesiyle miktar-ı muayenininden (yeterli miktardan) fazla 'krîzol' banyosuna sokarak gözlerini körettikleri 15.000 vatan evlâdının üzerinde irtikab edilen (yapılan) bu cinayetin müteammit (önceden tasarlayan) failleri olan İngiliz tabipleriyle garnizon kumandan ve zabitlerinin tecrim (suçlu ilan) edilmesini de ilave eyleriz...
Tüm bunlar İngiliz askerlerinin bugün olduğu gibi geçmişte de zulüm üstüne zulüm yaptığının bir delilidir.
Gurur...
Kibir...
Enaniyet...
Kendini beğenmişlikte zirve yapan bu millet İstanbul Boğazı'nın toplarını tahrip ve İstanbul’u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesi’nin Başpapazı tarafından Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu.
Dârü’l-Hikmeti’l-islâmiyenin âzâsı olan Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine dediler:
“Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar.”
Ben dedim:
“Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle de değil, hatta bir kelimeyle dahi değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum.
Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağrurâne üstümüzde sual sormasına karşı, yüzüne tükürmek lâzım geliyor.
Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!” demiştim. ( Mektubat s.405)
Bizler de Afganistan'daki görevi sırasında 25 kişiyi öldürdüğünü ve bundan utanç duymadığını belirten gurur ve kibir abidesi İngiliz için
TÜKÜRÜN O EHL-İ ZULMÜN MERHAMETSİZ YÜZÜNE
Diyoruz.