Gene saat 19.00 haberleri.
Gün içerisinde bu saate kadar TV seyretmem. Günümü gazete ve kitap okuyarak ve dostlarım ile hemhal etmek ve yeni bir şeyler yapabilir miyiz diye muhabbetle geçiyor.
Saat 19.00..
Ulusal bir kanalda haberleri seyrediyorum.
"Gezi Parkı davasında yargılanan Osman Kavala, 4,5 yıllık aradan sonra ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Osman Kavala hakkında verilen kararın ardından HDP ve CHP'li milletvekilleri adliye önünde açıklama yaptı.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan ifadeler kullandı.
"Tarih önünde Erdoğan mahkum olacaktır"
Özgür Özel, "Kavala özgürdür. Tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan mahkum olacaktır, hesap verecektir. Ant olsun, ant olsun, ant olsun." dedi.
Ne demek şimdi bu.
Hangi aklın ..
Hangi bir düşüncenin ürünü ki halkın seçmiş olduğu bir insanı ki bu hangi partiden olursa olsun tehdit etmek üstelik bağrı patlatırcasına.
Yaşanılan, yaşatılan talihsiz ve haddini aşan bu olay karşısında kendi bağlamız da konuşacak olursak buradaki soru işaretlerini de konuşabiliriz fakat yargıyı tehdit eder gibi yaparsak bu doğru değil. Hele hiç değil.
Sırf bu ülkenin Cumhurbaşkanını yargılamak için milletvekilin konuşmasının sonunda gelen
"And olsun!!! And olsun!!! And olsun!!!" bunu üç kere tekrar ederek söylüyorsanız bu problemli bir ifadedir.
Zira Mustafa Kavala için alınan karar yargının kararıdır. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün her şeye (yargıda buna dahil) muktedir olsaydı Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararları da eleştirir, bununla da kalmaz istediği kararları çıkarırdı.
Peki öyle mi oldu?
Erdoğan, zaman zaman mahkemeleri ve verilen kararları eleştirdi.
Hatırlayalım, geçmişte meclisteki milletvekili sayısını 2/3 si kendisinde iken AK parti için maalesef kapatma davası açılmıştı. Peki neticede ne oldu, yargıya, hakim ve savcılara ne kadar müdahalede bulundu?
Hele hele Ergenekon sürecini Erdoğan ile kıyaslamak abes ile iştigal etmekten başka bir şey değil.
Bu tamamen fetö üzerinden bu ülkeyi ele geçirmek istenilen bir operasyondu. Unutmayın, unuttu iseniz bir kere daha hatırlayın. Bu davanın sürecinde de kimlerin destek verdiğini, meydanlarda hopörlerler ile tek tek isimleri sayılarak alkışlattırılmıştı. Hatırlıyorsunuz değil mi?
Hatta harp okullarındaki törenlerine benzer şekilde, bizzat muhalefet partisinn Genel Başkanlarının da bulunduğu meydanlarda ismi zikredilen dönemin vitrindeki gazetecileri Nazlı ılıcak "İÇİMİZDE", Ahmet Altan "İÇİMİZDE" diye bağırmışlar idi. Hatırladınız değil mi?
Bu kadar pespayelikti.
Diğer önemli problemde, ABD'den, Almanya ve tüm AB ülkelerden medet ummak. Hele hele bu ülkenin resmi zevatlarına, duayen diye tabir edeceğimiz gazeteci meslektaşlarımızın da
"ŞİMDİ TEPKİ KOYMAYACAKSINIZ DA NE ZAMAN TEPKİ KOYACAKSINIZ"
şeklinde twitler atmalarıdır. Tepki utanmazcasına ve bir de akıl verircesine. Abd ve Almanya'nın elçiliklerine
"BU KADAR CILIZ TEPKİ Mİ OLUR" diyerek âdeta göreve çağırırcasına.
BEYLER!!!
Bu ülke müstemleke değildir. Atatürk'ün mirasını kimseye bırakmayan hızlı Atatürkçü ve Kemalistler, lütfen bu konuya da sahip çıksınlar, öyle değil mi yani!
Atatürk'e sahip çıkanlar nedense bizler her ağzımızı açtığımızda resmen üzerimize çullananlar, bizleri linç etme gayretinde olanlar,
"SİZ BUNA SAHİP DEĞİLSİNİZ"
diyenler o halde lütfen hızlı Atatürkçü olan arkadaşlarımız siz sahip çıkın.
Ve bu hayasızca tepkilere karşı "manda ve himaye kabul edilemez. Türkiye tam bağımsız bir ülke ve müstemleke değildir" diye bu ülkeye ayar çekenlere, racon kesenlere, onların kapılarının önünde tıpkı şimdi yaptığınız gibi bağrınız yırtılıncaya kadar bağırın. Bağırın ki nerede hata yaptıklarını belki anlarlar.
Ayıptır beyler!!!
Sosyal medyada yayınladığınız paylaşımlar ile Avrupa'dan, ABD'den yardım çığlıkları atmayın.
Utanç vericidir beyler!!!
Unutmayın ki; bugün söylediğiniz her cümleyi tarih kayıtlara geçiyor. Yarın söylediğiniz tüm sözler çocuklarınızın ve torunlarınızın önüne konulacak. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki konuştuklarınızın hiç birisi havada, boşlukta kalmıyor. Hepsi kayıt altına alınıyor.
Bugün söylediğiniz her söz noktasına, virgülüne kadar yıllar geçse de önünüze "siz şu tarihte, şurada, bu insanlarla bunu bunu söylediniz" diye önünüze koyarlar.
Bu nedenle ince eleyip sık dokuyarak kelimelerinizi seçerek kullanacaksınız. Sonrasında "YEDİĞİNİZ HURMALAR, GÜN GELİR HEPİNİZİ TIRMALAR'
olmasın (!)
UNUTMAYIN!!!
Hepimiz bu gemideyiz. Bu geminin içerisinde tüm siyasi partinin sevenleri, hangi inançtan, hangi ideolojiden olursa olsun bulunmaktadır. Bu nedenle bu gemiyi batırmak, delmek, parçalamak abesle iştigaldir. Zira batarsak sadece AKP’liler değil geminin içindeki tüm insanlar, insanlarımız heba olur. Herşeyden önemlisi ne bayrağımız kalır, ne de vatanımız.
Bu gemiyi batırmak utanç vericidir. Hayasızca bir davranıştır. Avrupa Birliği ülkelerine "daha ne zaman ses çıkaracaksınız." demek akıl tutulmasından başka bir şey değildir beyler!!!!
Ne demek!!!!
Sizler bu ülkenin varlığına, birliğine, kolluk kuvvetlerine, silahlı kuvvetlerine inanmıyor ve güvenmiyor musunuz ki ABD'yi, AB'yi operasyona veya ameliyata çağırıyorsunuz.
Bu tek dişi kalmış canavarların girdikleri ülkelerde veya perde arkasında yaptıklarından sonra ortaya çıkan kaos ve karmaşa ortamını da mı görmüyor, göremiyorsunuz? Nasıl bir hayasızlıktır.
Nasıl bir vicdansızlıktır.
Nasıl bir vatan sevdasızlığıdır.
Bunu yapan kim, hangi parti ve hangi ünvanda olursa olsun şiddetle reddediyor ve şiddetle kınıyoruz.
ABD'nin de AB'nin de Almanya'nın da bu ülkenin yargısına müdahalesini bu ülkenin bir vatandaşı olarak şiddetle reddediyoru(z)m.
SİZLER!!!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu zamana kadar yabancı bir ülkenin adaletine veya yargı kararlarına karşı vermiş olduğu bir beyanatı duydunuz, okudunuz mu?
Sadece "bir" tane.
Evet, sadece bir tane açıklaması var.
Erdoğan, bugüne kadar hiçbir ülkenin yargısına ve verdiği kararlara karışmamıştır. "Bir tane var mı" dediğimizde,
Evet, Mısır'da halkın helal oyları ile iktidarda olan, seçilmiş Mursi'nin ihtilal ile hükümetten, iktidardan gayri meşru bir şekilde indirilip idam ile yargılanması sonucunda verdiği bir beyanat var.
Hatırlarsanız o günkü verdiği beyanatı da
"BU İHTİLALCİLERİN YARGISIDIR"
demiş idi.
Sonrasını tüm dünya gibi hepimiz biliyoruz ki; Mursi içeride kaldığı süre içerisinde bir şekilde öldürüldü.
Bunun dışında bir tane bir ülkenin yargısının aldığı karar hakkında açıklamasını göremezsiniz. Zira yok.
Bu ülke ve onu temsil eden seçilmişler kimsenin yargısına karışmıyor ise hiç bir ülkenin de bizim içişlerine ve yargımıza ayar çekmeleri hadleri değildir.
Buna yakın bir geçmişte sayılarının bir veya on, hiç önemli değil büyükelçilerin yayınladıkları bildiri de dahildir. Zaten Dışişleri Bakanımızdan da ayar çekenlere güzel bir "AYAR ÇEKİLMİŞTİR"
Nasıl olurda yargılanan bir hükümlü için, Kızıl Saros diye tabir edilen birçok yanı karanlık olan birisi için "Derhal bırakın" diyerek bu ülkeye racon keser, emir verirsiniz.
Gücünüz...
Siyasi kuvvetiniz...
Kutsal Haçlı ortaklıklarınız ne olursa olsun AYAR ÇEKEMEZSİNİZ.
Haddinizi bileceksiniz.
Bu ülkenin yargısına ve seçilmişlerin yüksek perdeden konuşamaz ve emir veremezsiniz.
Burada elbette bu ülkenin tüm akil adamları, siyasetçileri, bilim adamları, entellektüelleri siyasetin duayenleri de tepkilerini aynı şekilde yüksek perdeden göstermelidirler.
Evet, göbeğimiz kesilecekse biz bunu kendimiz bizzat yaparız. Ne ABD'ye ne AB'ne nede ismi ne olursa olsun hiç bir Avrupa ülkelesine ihtiyacımız yok.
İçimizde elbette sıkıntılar, problemler, kargaşa, kavga olabilir. Lâkin tüm bu olumsuz davranışlar için birilerini çağırmayacağız. Utanç verici ve alçakça bu davranışın ne içinde olacağız nede bunu yapanlara çanak tutacağız.
Ne demek bu yaaa.
Ne demek!!!
"DERHAL BIRAKIN"
Burada bizleri de rahatsız eden elbette hususlar var. Herşeyden önemlisi ve olması gereken bu davanın neden dört yıl gibi uzun bir zaman dilimine yayılması idi. Niçin bu kadar uzun sürdü?
Devletin Gezi Olayları ile birlikte güvenlik güçlerinin, MİT'in diğer istihbarat birimleri topladıkları tüm bilgiler, görüntüler, konuşmalar vs vs ellerinde var iken neden, niçin bu dava veya bu davalar bu kadar uzun sürdü ve sürüyor?
Neticede yargımıza güveneceğiz. Kimsenin bu ülkenin yargıcına hakimine adaletine aşağılayıcı, hakaret etme hakkı yok. Üstelik tehdit kabilinden "Ant olsun, ant olsun, ant olsun "diyerek seçilmiş bir Cumhurbaşkanına tehdit etmek ne hakkıdır nede hukukudur. Herkes yerini ve haddini bilecek, bilmelidir.
Neden rahatsız iseniz akil adamlarınızı, hukukçularınızı vs toplar bu konular hakkında fikir üretir, projeler geliştirir; kanun ve hukuk çerçevesinde kimseye tehditler savurmadan, hakaret etmeden, aşağılayıp, hor görmeden gündeme getirirsiniz.
BEYLER!!!
Artık ihtilallerin, e- muhtaraların, post modern darbelerin, sokaklarda cübbeli akademisyen ve hukukçuların boy gösterdiği dönemler BİTTİİİİİİİİ. Duymadı iseniz tekrar söylüyeyim,
HARÇ BİTTİ
YAPI PAYDOS.
Derler ya hani geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye.
Artık devir değişti, köprünün altından çok sular aktı, bir sağdan bir soldan, adil olsun diyenlerinde apoletleri söküldü. Şimdi onlar içinde hesap zamanı.
"And olsun seni yargıyacağız"
"ABD'yi AB'li ülkeleri operasyona çağırmak" nedir?
"Bu cılız ses nedir?"
Ne demek arkadaşlar.
Atatürk ve Atatürkçülük denildiğinde mangalda kül bırakmayanlar Erdoğan düşmanlığını veya Erdoğan karşıtlığının bünyenizi zehirlemesine sakın sakın ola ki izin vermeyin.