Gelen zamlar ve acı reçete.
Bir taraftan emeklilere yapılacak olan zamlar ile umutlanırken diğer yandan gece yarısı yapılan ani ve büyük operasyon ile "bu kadarı da olur mu, yeter artık" bu gidişle 22 yılın bütün eserlerini bir gecede yerle yeksan ettiniz diyesimiz geliyor.
Akaryakıta yapılan zam ile sırada leş bekleyen leş yiyiciler gibi ellerini oğuşturan hatta ve hatta zamlar açıklanmadan zamları gece yarısı özel hareketler ile etiketleri yapıştıran çakalların ekmeklerine has tereyağını sürmüş oldunuz. Tebrikler(!)
Şimdi bugün ve yarından itibaren bu çakalların neler yaptıklarına tüm millet olarak şahit olacağız.
Peki ardı arkası gelmeyen kol böreği misâli zamlar neden, niçin?
Niçin devletin yetkili birimleri bu konularda açıklama yapmayıp işi medyanın trol mu dersiniz, kara propaganda operasyoncuları mı dersiniz, onun kararını vermek onlara düşüyor.
Peki ne diyorlar?
Diyorlar ki;
Depremin bütçeye getirdiği yük...
Neden olabilir?
Son yıllarda izlenen irrasyonel polikalar ekonomi üzerinde ciddi sorunlar ortaya çıkarmış ve seçim öncesi bu ağır şartlar fazla ifşa edilmemiş.
Seçim sonrası da çare olarak halka acı reçete sunuluyor.
Oysa herkesin ortak kanaati şudur ki bu acı reçete halka sunulmadan önce devletin kendisinin bu acı reçeteyi içmesi gerekirdi ki, halkın alınan kararlara bir nebze de olsa desteği devam edebilsin.
Mesela milletvekillerine tanınan iletişim ve ulaşım imtiyazlarına sınırlama getirilmesi...
Verimliliği ciddi şekilde sorgulanan danışman sayısına kısıtlama getirilmesi...(TBMM’de 548 vekil 520 danışman var.)
Kamu kurum ve kuruluşlarındaki (yerel yönetimler dahil) makam araçlarına ciddi kısıtlamalar getirilmesi...(108 bin 866 araç)
Devletin elinde bulunan yurt içinde ve yurt dışında hiçbir surette hizmet binası, lojman, her ne adla olursa olsun memur evi, kamp, kreş, eğitim, dinlenme ve benzeri sosyal tesisler kiraya verilecekse de devede kulak misali rakamlar üzerinden değil gerçek piyasanın reel rakamları üzerinden kiralanmalı.
Acil ve zaruri olmayan etkinliklerin iptal edilmesi vb.
Özellikle milyonlar verilerek yapılan festival ve veya kültür şenlikleri adı altında yapılan tüm faaliyetlere kısıtlama getirilmesi veya tamamen kaldırılması.
Siyasi partilere hazineden verilen paraların iade edilmesi ve yapılacak olan paraların yapılacak olan seçimlerde verilmemesi. Herkes kendi yağı ile kavrulmasını bilecek.
Bir önceki seçimlerde AK Parti 2 milyar 179.5 milyon, CHP 1 milyar 157.4 milyon, MHP 567.3 milyon, İYİ Parti 509.1 milyon lira hazine yardımı aldı. Önce tedbir konulan, mart ayında ise Anayasa Mahkemesi'nce tedbir kararı kaldırılan HDP'ye ise 598.8 milyon lira hazine yardımı yapıldığını okuyunca paraların nasıl çarçur edildiğine de üzülmemek mümkün değil.
Evet, herkesin birinci sıradaki gündemi ekonomi ve zamlar. Problem büyük ve görünen o ki kısa vadede çözüm kolay görünmüyor.
Hiç kimsenin de ne olursa olsun tv ekranlarını, gazetelerinin köşelerini ve daha birçok paylaşım ortamlarını ağlama duvarına çevirmenin de hiçbirimize faydası yok. Bu işin kolayı.
Artık şapkayı önümüze koyup vergi sistemimizi konuşmalıyız.
TBMM'den, vergi affı diye bir uygulamanın üzeri açılmamak üzere toprağa gömülmesi kararı çıkması imkânsız mıdır mesela?
ABD'deki gibi vergi kaçıranın emdiği sütü burnundan getirmek Türkiye için hayal mi?
Ya da hepsini geçelim, beyan edilen kurumlar vergisinin ne kadarı tahsil edilebiliyor?
Önce bu kararlar deklare edilip sonra acı reçete sunulsa belki halkın tepkisi bir nebze de olsa tolare edilebilirdi.
Şu da bir gerçek ki, koşullar ne olursa olsun halk acı reçeteyi hiçbir zaman anlayışla karşılamaz, karşılamıyor.
Daha önceki yazdığımız bir makalede "VATANDAŞ CEBİNE GİREN PARAYA BAKAR" diye yazdığımız makalede bu konuları anlatmak istemiştik. Gelinen nokta gösteriyor ki daha bu konu üzerinde yazılacak çizilecek ve konuşulacak çok daha konular olacak gibi.