"Sus bakayım, çocuklar konuşmaz." Çocukluğumuzdan bu yana bu bir terbiye, bir görgü gibi âdeta kafamıza çaka çaka vura vura yerleştirilen kural idi.
Bugün ise gelinen noktada kendini ifade eden küçük bir birey dahi konuşulan konu veya mevzu ne ise bir fikir beyan ediyor, edebiliyor. Güzel bir gelişme.
Elbette her konu hakkında konuşmak iyi midir, değil midir tekrar tekrar düşünmekte fayda var. Bu hususta her bireyin; küçüğünden büyüğüne, gencinden ihtiyarına kadar yapması gereken ise,
"Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir." düsturu olmalı.
Her doğru her yerde söylenmez mi?
Elbette söylenir, söylenmesi de gerekir. Lâkin hak ve doğrunun söylenme zamanı ve mekânı da hak ve mutedil olması gerekir. Sadece doğru zamanı ve mekânı ayarlamak bilmek gerekir.
Doğru ve hak söyleyenler zaman zaman karambole gitmiş, türlü türlü eziyete, cezaya hattâ ve hattâ mahkeme koridorlarında âdeta ömür törpülemişlerdir. Öyle zaman veya zamanlar gelmiş ki konuşanlar, fikir beyan edenler maalesef kurban dahi edilmişlerdir.
Anlatılır;
Birgün kurt sürüye yaklaşır.
Horoz kurdu görünce ötmeye başlar.
Horozun sesine uyanan köpek, kurdu görür ve havlamaya başlar.
Köpeğin sesine çoban uyanır, kurdu görünce yaygarayı basar.
Çobanın yaygarasına, uykusu derin olmayan köylüler uyanırlar ve kurdu kovalayıp koyunları kurtarırlar.
Sürü kurtulunca keyfe gelen köylüler horozu kesip çobana ikram ederler.
Zavallı horoz kurdu gördüğünde susmaya devam etseydi yaşamaya devam edecekti.
Mükâfat alması gerekirken boğazına bıçağı yedi.
Öyledir bu işler…
Kurban edilenler hep uyandırmaya çalışanlar olmuşlardır.
Şimdi bizler, bu gibi durumlarda susup "bana ne yahu" mu diyeceğiz, yâda horoz gibi "bir tehlike var uyanın" diye sinyal mi yakacağız?
Yoruma açık.
Elbette herkes kendi penceresinden bakacak ve yorumlarını ona göre yapacak.
Şimdi, sıra sizde. Sizin yorumunuz ne olacak?
Selâm ve dua ile
Bülent Ertekin