Bir ses.
Ortalığı ayağa kaldırır cinsten.
Zannedersiniz ki birinin canı yandı.
Yardım istiyor.
Tanker.!!!
Tankeeeer.!!!
Tankeeeeeeer!!!
Koşuuuun, koşun.
Su tankeri geliyor...
Bedriye!!!!!
Necifeeee!!!!
Bedriye hanım huuuu!!!
Kız Fatma, ne bekliyorsun hadisene.
Ellerde su bidonları ile su tankerinin peşinde çoluğu çocuğu ile bir sadece bir tek musluğu kapma yarışı.
Aynı anda evlerden çıkan onlarca kadın...
Bir kaç erkek...
Birkaç bıyıkları terlememiş benim gibi çocuk veya delikanlı (!)
Herkes tek noktaya odaklanmış...
Gözler bir çeşme kapma telaşında...
-Bedriye benim çeşmemi kaptın kız. Nasıl yaparsın.
-Ne münasebet benim çeşmem...
-Hayır benim!!!
-Benim!!!
Bir anda çeşme unutulmuş, iki kadın zannedersiniz ki Kırkpınar yağlı güreşlerinde.
Saç saça baş başa.
Bu yağlı değil SU GÜREŞLERİdir. Biraz önce yıllarca yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, iyi günde kötü günde birbirlerinin yardımlarına koşan, sabah kapılarını açtıklarında ilk gördükleri iki komşunun 25 ya da 50 litrelik bir SU BİDONUNU DOLDURMAK İÇİN YAPTIKLARI ve birbirlerini kırıp geçirdikleri bir an.
Geçmişten...
Taaaa 40 sene önce yaşadığımız bir an.
Bu resimde veya filmde bende varım.
Baş aktör(!)
O henüz bıyıkları terlememiş delikanlı(!)
Şarkıda var ya hani, söylenir;
5 yıl önce 5 yıl sonra
geldiğimiz noktaya baktığımızda aynı şarkının nakaratını bugünden itibaren değiştiriyoruz.
40 YIL ÖNCE...
40 YIL SONRA!
Selam olsun İzmir'e...
Selam olsun köyüm İzmir'e...
Ve onun değerli muhtarına.
Bize 40 yıl önceye götürdüğünüz...
NOSTALJİ YAŞATTIĞINIZ İÇİN...
Söyleyecek sözlerin en güzeli ile
ALAYINIZI...
Selam ve dua ile.
Bülent ERTEKİN