İslamiyet...
Mümin ve mümine..
Allah'ın dinini yaşamak...
Ne kadar ve nasıl yaşıyoruz.
Bir değil, birçok soru ile başlayan bir yazı.
Aşağıda okuyacağınız yazı bir alıntıdır. Bir tesbit olduğunu düşünüyorum. Belli ki dertlerimiz ile dertlenmiş, dertli birisi yazmış. Bense bir şey yazmadan sadece kısa bir şerh açıklama ile ÇÖZÜME ODAKLANMALI diye düşünüyorum. Bunun içinde bu yazıyı sizinle paylaşıyorum....
Bugün 106 İlahiyat Fakültemiz,
10 bin İlahiyat akademisyenimiz, 314 bin İlahiyat talebemiz var.
1607 İmam Hatip Lisemiz,
bu liselerde görev yapan
44 bin öğretmenimiz,
504 bin İmam Hatip öğrencimiz,
100 binin üzerinde din görevlimiz var.
Binlerce derneğimiz, STK’mız,
vakfımız, cemaatimiz,
yardım kuruluşlarımız, medrese ve İslami ilimler merkezlerimiz var.
Buralarda görev alan hocalarımız, başkanlarımız, üyelerimiz,
yönetim kurullarımız, gönüllülerimiz ve tüm bunların aileleri, eşleri ve çocukları var.
Peki,
neden hâlâ sabah namazlarında camilerimiz boş,
neden "gençler arasında Deizm" artıyor,
neden yapılan röportajlarda gençlerimiz büyük oranda gusül abdestini bile bilmiyor,
neden yapılan anketlerde gençler kendisini farklı kimliklerle tanımlıyor,
neden hâlâ gençlerimizi terör örgütlerinin pençesinden kurtaramıyoruz,
neden boşanma oranlarımız evlilik oranlarımızı geçiyor,
neden hala kadına ve çocuğa şiddeti konuşuyoruz,
neden faiz bu kadar yayılıyor,
neden 35 milyon milli piyango bileti satılıyor,
neden içki tüketiminin önüne geçemiyoruz,
neden hâlâ rüşvetten, iltimastan,
devlette torpilden, ihaleye fesat karıştırmaktan yakınıyoruz,
neden kul hakkından, haksızlıktan ve adaletsizlikten dert yanıyoruz.
NEDEN?
NEDEN?
NEDEN?
Çünkü örnekliğimizi ve etkileyiciliğimizi kaybettik.
Çünkü niteliğimizi ve eminliğimizi kaybettik.
Çünkü "savunduğumuz değerleri önce kendimiz yaşamayı" ihmal ettik.
Çünkü temsilden ziyade tebliğe önem verdik,
bilinçten ve şuurdan ziyade bilgiyi önceledik. Yaşanılabilir bir Müslümanlıktan ziyade güya savunulabilir bir ideolojiye dönüştürdüğümüz güya İslamcılığı tercih ettik.
Dışarıda güç, sayı ve kalabalık peşinde koşarken içeriden çürüdüğümüzü fark edemedik. Tartışılmaması gereken ne varsa tartıştık.
Önceliklerimizi kaybettik.
Hem toplumu hem de kendimizi din yorgunu yaptık…
Bugün şehrin sokaklarında, üniversitelerimizin kampüslerinde, fabrikalarımızın koridorlarında, devlet dairelerimizde, okullarımızda,
Adalet saraylarımızda ve hatta en büyük makam olan Büyük Millet Meclisimizde yürüdüğü zaman her kesimden insanın parmakla gösterip, hayranlıkla bakabileceği,
örnek alacağı, etkileneceği,
MÜMİN ŞAHSİYETLERE İHTİYACIMIZ VAR…
Bir vakfa,
bir büroya,
bir dergâha,
bir üniversite odasına,
bir konferans salonuna,
bir gazete köşesine hapsolmayan, şişirilmiş değil, hormonlu değil,
Çin malı da değil,
sosyal medya kahramanı da değil,
doğal ve sahici, örnek
MÜMİN ŞAHSİYETLERE İHTİYACIMIZ VAR…
Gizemli değil tesirli, olağanüstü değil, sıradan,hayatımızın içinde dolaşan, dokunabileceğimiz, konuşabileceğimiz, dertleşebileceğimiz, beraber gülüp, beraber ağlayabileceğimiz, örnek Mümin şahsiyetlere ve Nur talebelerine ihtiyacımız var…
Nazar edince Allah’ı ve ahireti hatırlayabileceğimiz, konuşunca ilmimizi arttırabileceğimiz, ibadet bilinciyle, ahlakıyla,
sabrı ve samimiyetiyle, eminliğiyle örnek alabileceğimiz
MÜMİN ŞAHSİYETLERE İHTİYACIMIZ VAR…
Aynı pazardan ve marketten alışveriş yapabileceğimiz, aynı düğüne ve cenazeye katılabileceğimiz, aynı parkta çocuklarımızı gezdirebileceğimiz,
aynı sohbette diz kırabileceğimiz, halkın içinde,
sıradan fakat belirgin, farkında olmadan hürmet edebileceğimiz
MÜMİN ŞAHSİYETLERE İHTİYACIMIZ VAR …
Yanında gıybet ettiğimiz zaman bizi uyaracak, yamulduğumuz zaman bizi düzeltecek, gevşediğimiz zaman tutup kaldıracak, eksenimiz kaydığında geri döndürecek,
içi dışı bir,
özü sözü bir,
kızınca da,
sevinince de değişmeyen
GERÇEK MÜSLÜMAN ŞAHSİYETLERE İHTİYACIMIZ VAR …
Camide de aynı, evde de aynı, sohbette de aynı sokakta da aynı, değişmeyen, değiştirilemeyen, kılıktan kılığa, renkten renge girmeyen,
gizli ajandası olmayan,
kamusal alanda da, özel hayatında da aynı düstur ve prensiplere göre hareket eden, emrolunduğu gibi
DOSDOĞRU OLAN MÜMİN ŞAHSİYETLERE İHTİYACIMIZ VAR…
Rabbim böyle Müminlerden olabilmeyi nasib eylesin…
Amin.
Selâm ve dua ile
Bülent ERTEKİN