Birgün Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Bilal-i Habeşi'nin evine gittiğinde köşede yığılmış hurma görür.
-Bunlar nedir ya Bilal diye sorduğunda ise, Bilal-i Habeşi:
-Senin için biriktirdim ya Rasullah" cevabını verir. Bunun üzerine ise Peygamber Efendimiz, her müminin kulağında devamlı yankılanması gereken o müthiş sözü söyler.
"İNFAK ET YA BİLAL, ARŞIN RABBİ EKSİLTİR DİYE KORKMA."
Yolum Bursa Organize Sanayi’ye düştü. Bir alacağım var. 7. defadır gidiyorum. İnanmazsınız belki ama 30 TL’lik benzin aldım. Cebimde eve ekmek alacak para kalmadı. Çocuklarıma bile mahçubum. Arabayı satmayı düşünecek hale geldi durumum...
Yolda baktım bir teyze yürüyor. İyi de burası sanayi bölgesi, burada ne işi olur ki? Otobüs bile 2 saatte bir geçiyor. Çünkü herkes işe servis ile geliyor. Yanında durdum. ‘’Teyze nereye gidiyorsun diye’’ sordum. Elinde bir kağıt vardı. Bana uzattı. ‘’Burayı arıyorum evladım’’ dedi.
Bursa’nın büyük fabrikalarından biriydi ve oranın sahibinin adı yazılı idi. O fabrikayı da, sahibini de tanımayan yoktu ki. Yarım saat o bastonla yürüse varamaz. Fabrikayı da asla bulamaz. Aldım arabaya, bırakayım dedim fabrikaya. Sordum tabii hayırdır teyze fabrikada ne işin ola ki?
Teyze başını kaldırarak cevap verdi dedi ki ‘’İki kız yetimim var. Babaları vefat etti. Anneleri de başkası ile evlendi. Bu kağıttaki adam üç senedir her ayın 5’inde bizim eve gelirdi. Ne lazım ise bırakır giderdi. Ama bu ay gelmedi.
Bana bir gün demişti: Eğer bir gün gelmezsem, sen gel beni bu kağıt ile bul… Bu ay gelmedi de. Evde torunlarım da açız deyince, bindim otobüse. O da bıraktı ana yolda, yürüyorum bulurum belki diye’’.
Bulduk fabrikayı, yanaştık kapısına. Teyzeyi arabada bıraktım.
Güvenlik görevlisi kardeşimize kağıdı uzattım. Durumu kısaca anlattım. Meğer fabrika sahibi kalp krizi geçirmiş. Geçen hafta vefat etmiş. Kızı ya da oğlu yok mudur görüşsünler teyze ile dedim.
Kızı varmış fabrikada, güvenlikçi kardeş telefon etti. Ama kızı görüşmeyi kabul etmedi. Dönüyorum arabaya ama şimdi ben teyzeye ne diyeceğim. Cebimde beş kuruş yok ki vereyim.
Bindim arabaya, anlattım teyzeye ne olduysa. Önce üzüldü, sonra güldü. Olsun dedi. Kısmeti olan verir, nasibi olanda evinde pişirir.
Az ötede bir yere uğrayacağım, benimle gelirsen seni de eve bırakırım dedim. Olur dedi. Zaten anayola bile nasıl gidecek bilmiyor idi.
Alacaklı olduğum firmaya girdim. Patronları ile görüşüp, umutsuzca paramı istedim. Durumlarının bozulduğunu, ama şimdi tekrar işlerin açılıp yolunda olduğunu üzüntüden, mahçubiyetinden ve parasız geçen günlerden dolayı işyerine gelmediğini, şimdi ise herkese borcunu ödeyip helâllik istediğini ve işlerine devam ettiğini anlattı.
Muhasebe müdürü bir bayanı çağırıp, tam tamına hesap yaptırdı. Aylardır alamadığım tüm parayı ve ayrıca yeni siparişlerinin de hesaplandığını söyleyip, peşinat parasını bir zarf içinde bana uzattı.
Aldığım para neredeyse arabamın yarı parası kadardı. Heyecandan, şaşkınlıktan gözlerim karardı. Bir yudum su istedim, teşekkür edip hakkımı helâl ettim. Yürüdüğüm koridor boyunca kaç defa Elhamdülillah dedim bilmiyorum, o kadar mutlu olmuştum ki..
Arabada teyzem çenesini ve ellerini bastonuna yaslamış, dudakları kımıldıyor. Galiba dua ediyor. Sonrası malûm olmuştur sanırım size. Girdik koca bir markete, belki de hiç görmemiştir daha önce teyze.
Et de aldık, un da. Kahvaltılıkta aldık, karpuz da. Doldurduk poşetleri Elhamdülillâh ne varsa.
Bugün bir sene oldu. Her ay, aynı gün teyzenin tüm dertlerini görüyoruz. Artık ben gitmiyorum. Bir sürü çalışanım var, onlar ile yolluyorum. Çünkü ne zaman gitsem bir sürü dua ediyor, oğlum sana bir çay yapayım diyor. Utanıyorum ben de.
Geçen ay bir kağıt uzattım eline. Olurda bir gün gelen olmazsa, benim işyerimin adresi yazıyor işte bu kağıtta. Kapımızı çal mutlaka. Gereken yapılacak sana, ben yoksam da. Tembihledim tabii eşimi ve çocuklarımı. Dedim onlara ben ölsem de teyzeyi asla bırakmayın, tamam mı? Hatta bir fotoğrafını da çekmiştim. Duvarda asılıdır her daim.
O teyzemiz sayesinde bugün rızkımız geliyor bence. Bırakmaz asla çocuklarım teyzeyi, ben ölsem bile.
Alıntı.
Paylaşmak...
Yardımlaşmak gerek.
Paylaşınca azalacağını değil, çoğalacağını bilmek gerek.
YİNE SANA NİYE İnfak EDECEKLERİNİ SORARLAR;
DE Kİ;
İHTİYAÇ FAZLASINI
(Bakara Suresi 2/ 219)