Basın, toplumumuzu aydınlatan bugünün tabiri ile 5. güç de tabir edilen ve toplumsal olaylarda bireylere yön veren büyük bir güçtür.
Yaşar Kemal’in 2011 tarihli Çağdaş Gazeteciler Derneği’ne hitaben yazıldığı mesleğin özünü betimleyen mektupta Yaşar Kemal meslektaşlarını şu sözlerle selamlıyor; “Basının gücü sözün gücüdür. Onun için de basın her zaman baskı altında kalmıştır… Basın da kendisinden korkuyor. O da kendi kendini eleştiremiyor. Gazetecilik yaratıcılıktır. Gazete okuyucusunu kendisi yetiştirir… Gazete haber verir. Gazete öğretir. Okuyucunun nabzına göre şerbet vermez. Okuyucularını kışkırtmaz… Basın hiçbir çıkarın yanında olmamalıdır, kendi çıkarı olsa da. İşte basının özgür olması budur… Selam olsun düşünce özgürlüğü ve insan hakları için direnen meslektaşlarıma
Selam olsun, korkunun üzerine yürüyenlere.
Selam olsun insanlık toptan tükenmedikçe umudun da tükenmeyeceğini gösterenlere. İnsan soyu içinde en güzelleri, en kutsanacak olanları onlardır.’
Sözü ile başlangıç yapıp günümüzün duayen gazeteci abimiz, sayın Yunus Karakaya ile sohbetimize başlayalım.
YUNUS KARAKAYA KİMDİR?
1965 Manisa'nın Salihli ilçesinde doğdu... İlköğretim okulunu Keli Mahallesin de bulunan Zafer ilköğretim okulunda, Lise eğitimini ise Salihli Lisesinde tamamladı… Lise eğitimi sırasında Salihli’nin ünlü Avukatlarından Hasan Hüseyin Saçaklıoğlu ve Sami Şahin'in yanında katiplik yaparak hayata ilk atılımlarını yaptığı... Gazeteciliğe Tercüman Gazetesi'nin Salihli Muhabirliğini yaparak başladı.
Yunus Karakaya Profosyonel olarak gazeteciliğe 1986 yılındanda Türkiye Gazetesi'n de spor muhabiri adım attı…
Daha sonra DHA, Veri Haber Ajansı'nda görev yapan Yunus Karakaya 1999 yılından bu yana SKY TV'de Genel Koordinatör olarak görev yaptı… Halen Ege Telgraf Gazetesi’nde Yazı İşleri Koordinatörü olarak görev yapan Karakaya daha sonra Yeniasır Gazetesinde köşe yazarlığı,Yenigün Gazetesi'nde Genel Müdürlük yaptı.
YK Medya grubun bünyesine bulunan www.haberinioku.com,www.egehurbakis.com,www.egitimrotasi.com haber portalları ile Egehürbakış dergisininde imtiyaz sahibi olan Yunus Karakaya, çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı,Tv kanallarında program sunuculuğu görevini yürütmektedir. Linemedya gurupta yazılı ve görsel medya danışmanlığı yapmaktadır.
Evli ve iki çocuk babası olan Yunus Karakaya'nın Talha ve Emrehan isimli iki çocuğu bulunmaktadır
YUNUS KARAKAYA'NIN BİRDE BİLMEDİĞİMİZ YÖNLERİ NELERDİR.
Aslında bilinmeyen yönüm yoktur. Neysem oyumdur. Hayatı insanların gözü önünde yapamadığım için kimseden birşeyler saklamam. Gereken bir şey olmadığı için olduğum gibi görünmeye çalışıyorum. Hayatta, çok af edersiniz çok kazık yediğim için insanlara olan güvenimi zaman zaman sorgulama ihtiyacı duymaktayım. Ama sonra "Yaradılanı sev, yaradandan ötürü” düsturu aklıma geliyor, yine güvenmeye başlıyorum insanlara.
DUAYEN BiR GAZETECİ ABİMİZİN (HASAN KARAKAYA)
KARDEŞİSİNİZ. BUNUN AĞIRLIĞINI
HİSSEDİYORMUSUNUZ?
Öncelikle bu konuya açıklık getireyim. Hasan Karakaya abinin annesiyle annem, babasıyla babam kardeş. Ailemizin ilk erkek evladı olmasından dolayı Karakaya ailesinin ağbisidir.
Kendisiyle zaman zaman görüş ayrılıklarımız da olmuştur ama tatlı tatlı görüşlerimizi yarıştırıyorduk.
Tabii her zaman o kazanıyordu, çünkü aile büyüğümüz o olduğu için son sözü o söylerdi.
Bakmayın siz onun kaleminin keskin olduğuna, bir aile babası olarak o kadar yumuşak kalpli, o kadar mülayim birisidir, âdeta çocuk ruhludur. Çocukla çocuk olur, büyükle büyük olur.
Hem çalışıp, hemde okumuştur. Mesleğin çilesi kadar, hayatın da çilesini çok çekmiştir. Zaman gelmiş babamın pazar tezgahında harçlığını çıkarmış, zaman gelmiş bağbozanların taşırken sırtında nasırlar oluşmuştur.
Tütün tarlalarında çalışarak okul harçlığını çıkarmıştır. Ama hiçbir zaman yılmayıp okuma azminin önüne çıkan engelleri teker teker aşmıştır
Dedim ya, içinde âdeta çocuk ruhu var, zaman gelir benimle güreş tutardı, zaman gelir bizim oğlanla oyunlar oynardı.
Mesleği o aşıladı bana, ama ben asla bir Hasan KARAKAYA olamam. Onun kadar keskin değildir kalemim, ona göre ben biraz korkağım.
Hasan Karakaya isminin ağırlığını elbette üzerimde hissediyorum. Çünkü onun ve ailemizin ismine bir leke düşürmemem gerekiyor.
Onun yokluğu bizleri elbette çok üzüyor, ancak onun isminin de unutulmaması için elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışıyoruz. Yıllarca inandığı dava için mücadele etti ve dava yolunda vefat etti. Allah rahmet etsin.
ULUSAL GAZETELERDEN SONRA AYNI ZAMANDA YEREL MEDYANIN DA SAHİBİSİNİZ. SİZCE YEREL MEDYANIN SORUNLARI NEDİR?
Yerel medyanın en büyük sorunu sahipsizlik. Ne merkezi hükümet, ne de yerel yönetimler destek vermiyor.
Firmalar ise neredeyse kapılarından dahi içeri sokmuyor yerel medyayı. Onların derdi varsa yoksa "yaygın medya da nasıl boy göstere bilirim."
Her bölge kendi yerel medyasına sahip çıksa, katkıda bulunsa sorunların hepsi çözülür.
Özellikle devletin yerel medyayı desteklemesi gerekir, bir şekilde kendi ayakları üstünde gelmesi sağlanması için birşeyler yapmalı.
30 HAZİRAN 2021 TARİHİNDE CUMHURBAŞKANLIĞI TARAFINDAN YAYINLANAN TASARRUF TEDBİRLERİ GENELGESİNDE NELER VARDI. BU TEDBİRLER SİZİ NASIL VE NE YÖNDE ETKİLEDİ?
Bahsettiğiniz tasarruf tedbirlerinde yanlış birşeyler var. Siz gazete almayın, dergi almayın, reklam vermeyin diyorsunuz ama özellikle yerel yönetimlerde konserler, tiyatrolar vb etkinlikler gırla gidiyor. Bu ne perhiz ne lahana turşusu. Bu tebirlerden özellikle yerel medya kuruluşları olumsuz yönde etkilenmiştir.
30 Haziran tarihinde yayınlanan “TASARRUF TEDBİRLERİ” konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, yerel basın açısından önemli maddeler içeriyor.
Genelgenin yayınlanmasından bu yana basın örgütleri, medya kuruluşu temsilcileri ve yerel haberciler genelgenin yerel medyanın gelir kaynaklarına ciddi bir darbe vurduğunu ve bu nedenle bazı maddelerinin gözden geçirilmesi gerektiğini savunuyor.
Özellikle yerel medyanın bu genelden apayrı şekilde etkileneceği bir gerçek.
Ancak benim kafama takılan bazı konular var.
Özellikle İzmir’i ele alacak olursak. İzmir’de kurulu bulunan
İZTO,
EBSO,
İZMİR TİCARET BORSASI, DENİZ TİCARET ODASI İZMİR EGYAD,
MÜSYAD başta olmak üzere bir sürü kurum ve kuruluş var.
İzmir’e yatırım yapan İstanbul merkezli anlı şanlı özel sağlık kuruluşları, özel eğitim kurumları, büyük inşaat firmaları, holdinglerden kaç tanesi İzmir Medyası'na sahip çıkıyor? Yaygın yayın yapan yazılı görsel ve internet sitelerinde İzmir merkezli bir sürü firmanın reklamlarını görmek mümkün. Ama İzmir Medyası'na gelince bu anlı şanlı kurum ve kuruluşlar nedense çok cimriler. Ceplerinde âdeta akrep var.
Bu firmalarda görev yapan danışman arkadaşlarımız da nedense İstanbul Medyası’na reklam ve destek olmayı pek seviyorlar.
Sorarım sizlere, yukarı da sıraladığımız kurumlar yılda kaç defa İzmir Medyası'na destek oldu.
Şu anda hükümet kanadına koyduğumuz tepkinin aynısını yukarıda da bahsettiğim oluşumlara da konulması gerekmiyor mu?
BİRİLERİ TARAFINDAN TOPLUM BİRAZDA METAZORİ Mİ YÖNLENDİRİLİYOR.
BU PROBLEMLERİN ÇÖZÜMÜ SİZCE NEDİR?
Evet aslında Türkiye’nin kanayan yarası bu. Birileri ortaya çıkıyor, toplumun çeşitli kesimlerini baskı altına almaya çalışıyor. Bunu da özellikle sosyal medyayı kullanarak yapıyor. Kendi görüşünde olmayanları sosyal medya üzerinden linç ediyor. Kapalısa açık giyineni, açık giyinende kapalı giyineni âdeta linç ediyor. Oysa ki bir arada yaşamayı bir öğrensek ne güzel olurdu değil mi?
Sosyal medya devlet tarafından daha fazla kontrol altına alınmalı.
Ülkemizin kritik bir dönemden geçtiği hepimiz tarafından malûm. Onun için siyasiler kadar biz vatandaşa da büyük görev düşüyor. Siz siz olun, sosyal medya paylaşımlarınıza dikkat edin, yaptığınız asılsız paylaşımlarla bilmeyerek de olsa terör odaklarına hizmet etmeyin.
Uzmanlar da bu konuda sürekli uyarılarda bulunuyor. Terör destekçilerinin sosyal medya üzerinden terörün etkisini artırmak için çalışmalar yapıyor.
Sosyal medya kullanıcıları, algı operasyonu yürütmeye çalışan terör gruplarının hedefi haline geliyor. Terör örgütleri sosyal medyayı hem infial oluşturmak, hem de PR çalışması yapmak için kullanıyor" dedi.
Özellikle son dönemde PKK ve DAEŞ gibi sivil vatandaşları dahi hedef alan eylemler gerçekleştiren terör örgütlerinin, devlete olan güveni zedelemek ve sosyal hayatı duraklatmak için sosyal medya üzerinden algı operasyonları yürütüyor "Tüm dünyada olduğu gibi, terör olayları yapan dünyanın da medya ve sosyal medyanın yayın yasağı çerçevesinde engellenmesi doğru bir adımdır. Yetkili kaynaklar dünya da yapılan açıklamalara itibar edilmemesi gerekir
İLAVE EDECEĞİNiZ, SÖYLEYECEKLERİNİZ VAR MI?
Birazda anılarımdan bahsedeyim isterseniz.
Türkiye üzerinde oynanan oyunların farklı bir versiyonunu yıllar önce de yaşadım.
12 Eylül darbesi öncesiydi; aynı mahallenin, sağcıların sokağı/ solcuların sokağı olarak ayrıldığı dönemlerdi.
Salihli Lisesi'nde okuyordum.
Bir gün bir grup, "Kahramanmaraş" olaylarını protesto etme bahanesi ile bizleri lise sonların bulunduğu binaya zorla topladı. Masalar ve sandalyelerden barikat kurdular, sonra polis binaya girdi ve birçok kişiyi gözaltına aldı. Sonra ögrencileri teker teker dışarı çıkarılıyorken ben de olaylara karışmamanın verdiği güvenle dışarı çıkmak istedim ama polis beni de gözaltına aldı. Sonradan öğrendim ki; sırtımda yeşil parka olduğu için benim solcu eylemcilerden olduğumu düşünmüşler.
Oysa ki babamın maddiyatı, Sümerbank'tan ancak o parkayı almaya yetiyordu. Neyse ben bir anda sol görüşlü öğrencilerin gözdesi olmuştum.
VURUN, DÖVÜN FAŞİSTİ!
Ama aradan çok değil, 10-15 gün geçmişti ki, bir süre önce polis tarafından gözaltına alındığım için kral muamelesi yapan bir grup sol öğrenci, bu sefer de benim ülkücü/faşist olduğumu öne sürerek bir araba dayak attı, burnum filan kırıldı. Öğretmenin "Vurun, dövün faşisti!" diyerek bağırması kulaklarımda hâlâ çınlıyor.
Oysa ki; benim amacım sadece okumakti. Siyasetle en ufak bir âlakam bile yoktu. Sonradan öğrendim ki okul harçlığımı çıkarmak ve babama yardım etmek için ürünleri sattığımız pazaryeri ülkücülerin bölgesiymiş. Onun için ben faşistmişim?! Tek suçum buymuş.
SEN AJAN MISIN?
Sonra ağır ceza mahkemesinde yargılanmayıp, beraat etmişim; haberim bile olmadı. Ta ki sarı basın kartı müracaatını yapana kadar. Parka yüzünden gözaltına alınmama mı yanayım, sırf pazaryeri sağcıların bölgesi diye ülkücü/faşist diye dayak yediğime mi yanayım; yoksa devlet kayıtlarında sakıncalılar listesinde yer aldığıma mı yanayım?
Askere bile sürgün bölgesi olan Sarıkamış'a gönderdiler. Türkiye Gazetesi'nde çalışırken gitmiştim askere. O zamanki tabur komutanı kışlaya adımımı atar atmaz aldı beni karşısına, "Sen nasıl bir adamsın? Komünist diye gözaltına alınmışsın, sonra ülkücüsün diye dayak yemişsin. Şimdi de irticacı Türkiye Gazetesi'nde çalışıyorsun. Sen ajan mısın kardeşim?" diye ortalığı yıktı
Son sözüm anne ve babalara. Çocuklarınızı iyi kontrol edin; Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynanıyor. Yapacakları en ufak bir hata ömür boyu peşlerinden gelir.
SEVDA DEMİREL’E TÜRBANI NASIL GİYDİRDİM?
Hafızam beni yanıltmıyorsa 1997 yılında Sevda Demirel İzmir Fuar'ında Golf Gazinosunda sahneye çıkıyor.
Bülent Ersoy, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz’inde yeraldığı kadroda yer alan Demirel o zaman medyanın gündeminde.
Para karşılığı fuhuş yaptığı iddiasıyla gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra açlık grevi yapan fotomodel ve televizyon sunucusu Sevda Demirel, İstanbul emniyetinde depreme yol açmıştı. O yıllardan suçsuzluğu anlaşılan Sevda Demirel’e "Lokma döktürüp, camiide şükür dua etmesini” fikrini verdim.Tabii bizde Günaydın Gazetesi'nden Dilek Eski ile birlikte magazinci arkadaşları atlatma haber yapma peşindeyiz.
Dilek Eski, DHA kameramanı Erdem Soyman, ben, Fuarda Sevda Demirel ile buluştuk. Sevda Demirel, fuarda kendi elleri ile lokma dağıtımı esnasında yaşanan izdihamdan kendisini zor kurtardık.
Sonra yanımda bir türban ve pardesü ile birlikte Alsancak Camiine gittik. Görevliye durumu anlattık "aman cemaate beni dövdürecekmisiniz, Sevda Demirel’i camiiye sokmam" dedi. Ardından bir iki camii daha dolaştık, tabii Sevda Demirel’i görenler camiinin kapısını bize kapatıyordu.
Neyse en son Varyant’da bulunan Fatih Camii’ne gittik. Camiinin içerisinin anahtarının çay ocağı işletmecisinde olduğunu öğrendik. Kendisine ufak br jest yaptıktan sonra camiinin kapısı sonuna kadar açıldı.
Sevda hanımı bir güzel türbana soktuk, mantosunu da giydirip dua ettirdik. Çekimler yapıldı, fotoğraflar çekildi. Çekimler bittikten sonra Sevda Demirel’in” Hayatımda ilk defa camiiye girdim.Teşekkür ederim” sözleri hâlâ kulaklarımda çınlıyor.
Tabii tüm Tv’lerde hem ana haber bültenlerinde hemde magazin programlarında flaş haber oldu. O zamanların meşhur programı Televole’de üst üste bu görüntüler yayınlandı.
Günaydın Gazetesi haberi birinci sayfadan vermişti.
Haberler çıktıktan sonra haberi atlayan magazin muhabiri arkadaşlar bir süre bizimle konuşmadı.
İzmir Fuarı tarafından düzenlenen yarışmada da en iyi magazin haberi ödülünü de almak nasip oldu.
Aksiyon dolu bir gazetecilik serüveniniz olmuş. Özellikle bir dönemin önemli ismin olan Sevda Demirel ile alâkalı yaşadığınız bu magazinsel olay gerçekten de güzel bir hatıra olmuş.
Yunus bey verdiğiniz çok değerli bilgiler için çok teşekkür ederiz.
Bülent Ertekin