Siz hiç yalnız kaldınız mı.
Kapıları...
Yolları...
Ayak seslerini dinlediniz mi?
Şimdi gelirler...
"Hah şimdi geldiler! diye o heyecanı yaşadınız mı?
Şayet bu sorulara,
Hiç yaşamadım...
Hiç yalnız kalmadım.
Hiç yolları...
Kapıları...
Pencereleri gelirler diye âdeta dört göz, dört kulakla beklemedim diyorsanız emin olun sizinde imtihanınız yakındır.
Yaşlılık...
Hastalık...
Herhangibi bir sebebten dolayı bir şekilde hastanede yatan "Bugün gelirler, gelecekler" diye kapıyı gözleyen yetmiş yaşındaki bir çınarın, Mehmet amcanın gözlerindeki yaşı görmenizi isterdim.
Gözlerinin içindeki burukluk, üstündeki mahzunluk âdeta yetim bir çocuğun ürkekliği, annesini gözünden süzülen yaşlar ile bekleyen, "Annem nerde, anneeee " diye hüzünle ağlayan bir çocuk misali gibiydi.
Yollarınızı bekleyen...
Camlarda hüzünlü gözlerle sizleri, evlatlarını bekleyen yaşlılarımızı daha fazla üzmeyin.
Unutmayın ki:
“Eğer beli bükülmüş yaşlılar, takva sahibi gençler, süt emen çocuklar, yayılan hayvanlar olmasaydı, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.” (bk. Ebu Yala el-Mevsıli, Musned, 11/511)
Unutmayın!!!
Bugün işiniz, işleriniz ne olursa olsun,
Gidin ANNENİZE..
Gidin BABANIZA...
Sarılın...
Öpün...
Koklayın...
Yüreğinizin taaa derinliklerine kadar qnne, baba kokusunu içinize çekin.
Zira giden dönmüyor.
Unutmayın ki;
Güzel insanlar tek tek gidiyor.
Elbette bu giden kervanın içinde size de sıra gelecek.
"Ben asla böyle bir şey yaşamak istemem, istemiyorum" diyorsanız o halde durmayın gidin.
Gidemiyorsanız da bir telefon ile onu mutlu edin.
Selâm ve dua ile