Minareyi çalan kılıfını uydururmuş" derler büyüklerimiz ve âkil adamlar. Hem de öyle bir uydururlar ki akla ziyan. Gerçi onların işleri zaten bu değil mi? Minareyi çalacaklar ve yeni bir yalan daha uydurup suçsuz (!) olduklarını ve yaptıkları işin doğru ve haklı gerekçeler için yaptıklarını gözlerimizin içine baka, bakaaa inandırmaya çalışacaklar.
Bir ihtilal...
Üzerinden 59 yıl geçmiş.
Ogün bu ihtilâli yapan demokrasi hırsızları tıpkı minareyi çalan hırsız gibi hainlik ve hırsızlıklarına kılıf aramakta hiç gecikmediler.
Seçilmişleri, kara zindanlara gönderirlerken, zalimleri ve cabbarları en tepeye getiriyorlardı. Çünkü minare çalınmış bir an önce kılıf hazırlanmalı idi. Kılıf hazır idi.
Kılıfın adı: DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ FETVALARI
27 Mayıs 1960 darbesi sonrası cuntacılar, Diyanet İşleri Başkanlığını kontrol etmek için başkan yardımcılığına emekli bir asker olan emekli Tuğgeneral Sadettin Evrin getirirler. Zira ihtilalden önce Diyanet başkanı olan Ömer Nasuhi Bilmen hocadan ihtilalin meşru olduğunu ilan etmesi istenmesi üzerine hoca bunu kabul etmez bunun üzerine istifa eder ve yerine kısa bir sürede olsa Eyüp Sabri HAYIRLIOĞLU gelir.
İşte bu tarihten sonra adım adım CUNTACI; ZORBA VE KATİLLERİN KİRLİ ELLERİ DİYANETİN VE CAMİLERİN ÜZERİNDE BİR KARABASAN GİBİ GEZMEYE BAŞLAR.
Darbenin hemen ardından EVRİN imzalı il ve ilçe müftülüklerine gönderilen 4 Haziran, 28 Temmuz ve 28 Eylül 1960 tarihli belgelerde " Vaaz ve hutbelerde 27 mayıs inkılabının taşıdığı büyük mananın halka ve köylüye kafi derecede ve ayet-hadislere istinaden anlatılması" istenir.
4 Haziranda müftülüklere gönderilen tamimde;
"Bugün; yurdumuzun en ücra köşesine kadar idareyi fiilen ele alıp milli menfaatlerimizi korumak için var kuvvetiyle çalışan hükümetimize destek olmanın dini bir vecibe teşkil ettiğini, aksine hareketin dünyada ve ahirette mesuliyeti ve hüsranı mucip olacağını vaizlerimizin vaazlarında, hatiplerimizin hutbelerinde ayet ve hadislere istinaden halkımıza duyurmanın temini ve neticeden bilgi verilmesini ehemmiyetle rica ederim."
28 Temmuz 1960 tarihinde müftülüklere gönderilen yazıda ise:
"İnkılap hakkında yapılacak konuşmalar için "Esaslar"ı muhtevi ilişik broşürden faydalanılarak ve daha önce yapılan tamimler ve hepinizin malumu bulunan ayet ve hadisler örnek tutularak, müftü ve vaizler tarafından yapılacak vaaz ve nasihatlerle, hatipler tarafından okunacak hutbelerle halkımızın aydınlatılmasını ehemmiyetle rica ederim." ifadelerine yer veriliyordu.
Kaynaklara göre bu emirler mülki ve askeri yetkililer tarafından köy camilerine varıncaya kadar ısrarla takip edilerek ibadethanelerde darbe hükümetini destekleyici yönde vaazlar yaptırılıp hutbeler okundu.
Görüldüğü üzere canice ve kanlı yapılan bir ihtilâli vatandaşa zorla ve cebren kabul ettirmenin en kolay ve inandırıcı (!) yolu dinden geçtiğini sanan AHLAKSIZ GÜRUH çaldığı minareye nasılda kılıf uydurmaya çalışmış, öyle değil mi?
Peki o hor gördükleri vatan sevdalıları bu oyunu yedi mi?
Hayır!!!
Oyunu gördü ve ilk seçimde biletlerini kesti.
Ve aradan geçen 59 yıl sonra sıcak bir yaz günün de her zaman olduğu gibi menhus ruhun önderliğinde, olması gereken yerde olmayıp
TANKLAR İLE
BALANS AYARI YAPMAYA ÇALIŞANLARA
MİNAREDEN OKUNAN SÂLÂLAR İLE
AYARIN FERİŞTAHINI BU MİLLET VERDİ.
YETER SÖZ MİLLETİN diyerek
tanka kafa atan,
terlikleri ile tankı döven ÇILGIN TÜRKLERİ bir kez daha yakinen tanımış oldular. Artık demokrasiye ayar verme dönemi bitmiştir.
Minareyi çalabilirsiniz.
Lâkin kılıfı bulmakta mahir değilsiniz.
Zira karşınızda ne kadar hor ve küçük görseniz de, beğenmeseniz de
SAĞ DUYULU,
VİCDAN SAHİBİ MİLLET VAR.
O MİLLET; HESAP GÜNÜ GELDİĞİNDE ÜLKE ÜZERİNDE OYUN OYNAYANLARIN BİLETİNİ ÇOK GÜZEL KESER.
Selam ve dua ile.
Bülent ERTEKİN