Bazı günler vardır ki bunlar oluşturdukları algı ve imaj ile çok şey ifade ederler. Bu günler takvim yapraklarında sadece bir gün değil aynı zamanda; bir uyanış, bir silkiniş, bir kendine gelme ve bir hatırlamadır. İşte 8 Mart dendiğinde de aynı şekilde ekseriyet olarak kadın akla gelmektedir.
Bütün dünyada kutlanan ve evrensel bir coşkuya dönüşen bu günün resmi adı, “Dünya Emekçi Kadınlar Günüdür.” Eşitlik, pozitif ayrımcılık, istismarın önlenmesi ve emeğin kutsanması olarak kutlanır. Burada bile bir ayrımcılık göze çarpar ki kimse bunu pek önemsemese de aslında önemlidir. Mesela, en ağır işçiliği hem de kesintisiz bir şekilde 7/24 gerçekleştiren ev hanımlarından hiç bahsedilmez. Gecesi ve gündüzü, pazarı, tatili, bayramı olmayan bunun yanında mesai saatleri ile sınırlandırılmayan böyle bir emek göz ardı edilerek daha işin başında gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiş olmaktadır. Bunun için de yıllardır kutlanan bu günde sembolik tören ve aktivitelerle elde edilmiş bir hak mevcut değildir.
Allah kadın ve erkeği hem fizyolojik, hem de psikolojik olarak farklı yaratmıştır. Dolayısı ile bu kadar farklılıkları göz ardı ederek mutlak eşitlik en başında fıtrata aykırıdır. Bunun için kadınları her alanda görmek eşitlik değil, kadına yapılmış en büyük zulümdür. Kadınların da artık bu anlamda uyanması ve kendine gelmeleri elzemdir. Her işe talip olmak, her yükün altına girmek yaradılışa aykırı olacağı için bundan yine kendileri en büyük zararı görmüş olacaklardır. Emekçi kadın; aynı zamanda annedir, eştir, duygusaldır, zayıftır, naiftir ve de zariftir bunu incitmeye de hiç kimsenin hakkı yoktur. Eğer çalışan kadınların haklarını korumak istiyorsak; daha hafif işlerde daha kısa çalışmalarını sağlamamız en başta insani bir görevdir. Bunun yanında vardiya sistemi gibi, fazla mesai gibi onun her türlü yıpranmasını önleyecek tedbirleri almak gerekir.
Gerçek anlamda kadının yükünü almayan, onun asli görevlerinin aksamasına sebep olacak uygulamalara son vermedikten sonra her türlü söylev havada kalmaya mahkûmdur. Siyasilerin, vakıfların, sivil toplum kuruluşların ve de sendikaların kadınlar gününü birer karanfile hapsederek hamaset üretmeleri sadra şifa olmayacaktır.
Sonuç olarak; 8 Mart’ın toplumda bir karşılığı yoktur. Milyonlarca kadın yaşadığı sıkıntılar devam ettiği sürece boşlukta kalmaya da mahkûmdur. Özellikle emekçi kadınların çalışma şartlarını iyileştirmeden gerçekleştirilecek her türlü etkinlik sembolik kalacaktır. İnancımızda, “Kadınlar birer emanettir” dolayısı ile onların haklarını korumak aynı zaman da Rabbimizi de razı etmiş olacağından mesele oldukça hassastır. Bakış açısı bu yönde olursa çözüm de bu minvalde gerçekleşmiş olacaktır.
Esenlik dileklerimle,