Bu bir portre yazısıdır. Portre deyince ilk akla resim sanatı gelse de edebiyatta da portre kullanılmaktadır. Birisinin kişilik özelliklerini tahlil ve analiz ederek ortaya konan yazıdır.
Toplum içinde, içimizden biri olup ta farklı özellikleri ile sivrilmiş olan insanları onura etmek amacıyla yazmak bir görev ve vazifedir. Bu anlamda Sayın Murat Gülşah bu formatı fazlasıyla hak etmektedir.
Kendisi otomotiv sektöründe çalışan bir emekçi olmasının ötesinde çevresine ve topluma ışık saçan bir meşale olmaya devam ediyor. Kitap ve şiir yazıyor, köşe yazarlığı yapıyor, söyleşi yapıyor, araştırıyor. Bir alaylı olarak daha ne yapsın dediğinizi duyar gibiyim. Kendisini Alperen ocaklarının rahleyi tedrisatından geçen birisi olarak tanımlıyor. Ve rahmetli Başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun çizgisinde onun yolunda, onun rehberliğinde bayrak yarışını devam ettiriyor.
En büyük tutkusu Anadolu’da unutulmuş olan gönül ve Allah dostlarını araştırmak. Özellikle Asya coğrafyasından gelerek Anadolu’yu kendine yurt edinmiş; evliya, eren, baba, veli, şüheda ve seyitlerin izini sürüyor. Bunların türbe ve makamlarını tespit ederek onları toplumun bilgisine sunarak yeniden tanınır, hatırlanır olmasını sağlıyor. Böylece hem bu mübarek zatlara vefa borcunu ödemiş hem de üzerinde yaşadığımız topraklardaki manevi değerlerimizi toplumla buluşturmuş oluyor.
Murat kardeşimin beni etkileyen en büyük özelliği ise hitabet ve konuşmalarıdır. Gür ve davudi sesi ile sazı eline aldığı zaman coşkun akan bir ırmak gibi yatağına sığmıyor. Adeta bir çağlayan veya bir şelalenin her şeyi önüne katıp sürüklemesi gibi bütün olumsuzlukları önüne katıp sürüklüyor. Kabına sığmayan volkan misali taşıyor, dökülüyor. Pozitif enerjisi ile her topluma anında adapte olarak ışık saçıyor.
Otobüste, metroda karşılaştığı, kulak misafiri olduğu yanlışlara anında müdahale ederek tebliğ görevini yerine getiriyor. Birçoğumuzun duyarsız kaldığı “bana ne” dediği doğru bilinen yanlışlara anında ayaküstü verdiği brifinglerle son noktayı koyuyor. Böylece özellikle geleceğimiz olan gençlere hayatları boyunca unutamayacakları dersler vererek bir kıvılcımın ateşlenmesini sağlıyor.
Sonuç olarak; kendisini geç tanımış olsam da tanışmış olmaktan büyük bahtiyarlık duyduğum bir insan olarak kendisini ayakta alkışlıyorum. Nadir olan bu tür insanları yaptıkları işlerde cesaretlendirmek adına tanımak ve tanıtmak en temel düzeyde insanlık görevidir diye düşünüyorum. Eskilerin ifadesi ile ismi ile müsemma olarak bir gül gibi şahlanıp, muradı hayale doğru bir alperen gibi koşuyor. Daha ne olsun…
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın