Korona sayesinde düşünmek için evde oldukça bol zamanımız oldu. Karantina durumlarında ne gibi yeni trendler oluşturmamız gerektiği konusunda yeni açılımlar ortaya çıktı.
Eskiden yaşam kalitesi ve standardı anlamında şehirlerin merkezinde oturmak büyük avantaj olarak telakki edilirdi. İnsanlar evin maliyetinden daha çok muhitin ve merkezin avantajlarından dolayı bir bedel ödemek zorunda kalırdı.
Yaşadığımız bu salgın sürecinde yaşam alanlarımız sınırlandırılınca aslında merkezde oturmanın bir avantajının olmadığını yaşayarak öğrenmiş olduk. Eviniz merkezde rezidans olsa bile, dışarı çıkamadığınız sürece kafese kapatılmış gibi hissetmeniz içten bile değildir. Konfor, dışarısı ile bütünleştiğiniz zaman bir anlam kazanacaktır. Sürekli dört duvar arasında kapalı kaldığınız sürece bir süre sonra o duvarlar üstünüze doğru gelecektir.
Şu günlerde herkesin hayali; şöyle, şehrin dışında müstakil, bahçeli geniş arazisi olan bir evin olmasıdır. Bu geniş mahrem alanda, herkesten bağımsız ve de bağlantısız olarak izole bir hayat konfor olarak her türlü bedele değecektir. Zaman içerisinde kendi kendine yetecek tarım ve hayvancılıkta yapıldığında kendi ihtiyacın dışında çevreye katkı sunmakta mümkün olmaktadır. Bunu düşünmek ve geleceği görmek ancak feraset ve vizyonla olacağı için imkânı olan insanların bu şekilde alternatif yaşam alanları oluşturması elzemdir.
Yaşadığımız şu dünya hayatında zamanın ne getireceğini önceden kestirmek pek mümkün olmasa da yapılacak projeksiyonlarla tedbir almak bizi rahat ettirecektir. Fakat günümüz insanı tembelliğe alıştırıldığı için elini taşın altına koyması kolay olmayacaktır. Emeksiz yemek olmayacağına göre sadece plan yapmak bunu hayata geçirmek içinde eyleme geçmekte gerekecektir. Bilişim çağında her şey sanal ortamda gerçekleştiği için üretim yapmak bize oldukça yabancılaşan bir kavram olmaktadır. Oysaki kendi el emeğinin karşılığını elde etmenin hazzı hiçbir şeyde yoktur. Bunu denemeden anlamak mümkün olmadığına göre herkesin bu konu üzerinde ciddi olarak düşünmesi kaçınılmazdır. Şehir merkezlerinde arsa kıtlığından dolayı zorunlu olarak dikey mimari ile gökyüzüne ulaşmak insanları mutlu etmiyor. Artık süreci tersine çevirecek yatay mimariye geçerek, adeta konserve kutusu olan bu konutlardan çıkmak gerekir.
Sonuç olarak; korona salgınından hayırlı bir netice çıkararak artık köyümüze geri dönmenin zamanı gelmiştir. Herkes doğduğu topraklara geri dönmesin ama yaşadığı alanlarda devletinde teşviki ile müstakil yeni yaşam alanlarını inşa etmemiz gerekmektedir. Böylece tecrit konusunda avantaj sağlanarak bu gibi salgın durumlarını en az hasarla atlatmak daha kolay olacaktır.
Esenlik dileklerimle,