Hayat, bize Allah’ın bahşettiği büyük bir nimet olarak ödüldür. Bu büyük nimetin kıymeti bilinmediği ve fıtrata aykırı bir yaşam sürüldüğünde ise sonu hüsrandır. Son pişmanlık fayda etmediğine göre kutsal değerler ve prensipler çerçevesinde bir hayat bizi sonsuzluğa taşıyacaktır.
Her insan hayatı boyunca plan ve hedefleri ile yaşamaktadır. Anı yaşamayı es geçerek hep gelecekte ki güzel günleri hayal etmektedir. Oysaki geleceğin ne getireceği belirsizdir o yüzden elimizdekinin kıymetini bilmek daha değerlidir. Fakat birçok insan bu ayrımı çok net göremediği için bir bakmış hayatının sonbaharına ulaşmış ve elde var sıfırdır. Çalışır, çabalar, biriktirir, istifler ve sürekli hayallerini öteler sıra hasada geldiğinde bir bakmış harman yeri bomboş, ne büyük gaflet. Oysaki inancımız makul çerçevede; yemeyi, içmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi, giyinmeyi ve infak etmeyi emretmektedir. İfrat ve tefrite savrulmadan makul olan her zaman bir Müslümanın hedefi olmalıdır.
En büyük yanılgımız çalışıp kazanırken tüm varlığımızın bize ait olması yanılgısıdır. Bu büyük bir gaflet ve hatta delalettir. İnancımız kazancımızı belli bir oranda infak ederek ihtiyaç sahiplerini de gözetmemiz gerektiğini emretmektedir. Zekât önemli bir konu başlığı olarak sosyal dengeleri kurmak ve sosyal patlamaların önüne geçmek için bir emniyet supabıdır. “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir” felsefesi bu durumu en veciz şekilde ifade etmektedir. Dolayısı ile kendi ailemizin dışında çevremiz ve komşularımızdan da sorumlu olduğumuz aşikârdır.
Toplumda herkesin gelir düzeyi, kazancı ve rızkı eşit değildir. Bunu öncelikle kabul etmek akabinde de başkalarını gözetmek esastır. Bu yapılmadığında ortaya konulan nefs ile birlikte bencillik tüm toplumu helak edecektir. Kardeşlik hukukunun güçlenmesi, bağlılığın zirve yapması ve birliğin sarsılmaz bir yapıya dönüşmesi için paylaşım esastır. Sahabe döneminde ki ensar ve muhacir hukuku namus dışında her şeyi nasıl ki paylaştıysa biz de en azından bu zihniyette olmak durumundayız.
Günümüzde yeryüzüne baktığımızda adil bir paylaşımın olmadığı için dünya barış ve huzura hasrettir. Bir tarafta aç yatağa giren çocuklar, diğer tarafta obezite ile mücadele eden bir toplum büyük bir çelişkidir.
Sonuç olarak; bu dünyayı ahiretin tarlası olarak düşündüğümüzde diğer tarafta hasat olarak önümüze boş bir hurç konulması korkunçtur. Elde ettiğimiz hasadı yerli yerinde kullanmadıktan sonra neye yarar bu dünyanın hasadı diye herkesin derin düşüncelere dalması gerekir. Bu hasadı; adil, eşit ve hakça paylaşmak hem bizi hem de çevremizi mutlu edecektir. Bu ise daha yaşanılır bir dünya demektir ki az şey değildir.
Esenlik dileklerimle,