En yakınınızı kaybetmediğiniz sürece ölümü anlamış olmazsınız. Babamı yakın zamanda kaybettiğimde ve kendi ellerimle ebedi istinatgâhı olan mezarına yerleştirdiğimde ölümün soğuk yüzüyle tanışmış oldum. Acı ama gerçek olan budur, bugüne kadar sayısız ölümde bulundum bu bambaşka bir duyguydu. Tarifi yok, yaşamadan anlamak da mümkün değil.
“Her nefis ölümü tadacaktır!” ayeti hükmünce aslında ölümün çok uzak olmadığını kabul etmek gerekiyor. O yüzden de diğer tarafa hazır olmak ve hurcu iyi amellerle doldurmak lazım. Bu arada nasıl yaşadığınızdan ziyade nasıl öldüğünüz de önem arz etmektedir. Dualarımızda, “Ölümün de hayırlısını nasip et” derken bunun aslında çok önemli olduğunu da idrak etmiş oldum. Ayrıca sıralı ölümün bir nimet olduğunu yine yaşayarak öğrenmiş oldum. Sıralı olunca zincirin sadece ucundan bir halka koptuğu için mevcut düzen devam etmektedir. Zincirin bütünlüğü ve sağlamlığı açısından bu da az şey değildir.
Babam ortalama bir Müslüman olarak yaşadı ve bu geçici âlemden ebedi âleme irtihal oldu. Bir beşer ve fani olarak dört dörtlük bir insan olmadığı için de bir kısım insanların, “Acaba nasıl can verecek?” beklentisine maruz kalmıştır. Bu beklentinin aksine ve herkesi şaşırtan bir son yaşamıştır. Baş yastıkta, ele avuca düşmeden ve evinde güzel bir kavuşma gerçekleşmiştir. O yüzden de ön yargılı olmanın ve peşin hükümde bulunmanın ne kadar yanlış olduğunu görmüş olduk. Yanlış ve hatalarının yanında yapmış olduğu küçük bir iyilik onu bu şekilde bir sona götürmüş olabilir. Bunu ancak Allah bileceği için orasını çok fazla kurcalamak sınırı aşmak olacağı için bu bahsi bu şekilde kapatırken madalyonun arka yüzüne bakmak daha hayırlı olacaktır.
Babam öncelikle iyi niyetli ve içinde kin gütmeyen bir yüreğe sahipti. Yardımseverliğinin yanında misafiri ve yedirip içirmeyi hayatının felsefesi yapmıştı. Girişken ve kuvvetli sosyal yapısı ile insanlarla son derece kolay kontak kurardı. Samimiyeti ve içtenliği ile her ortama anında uyum sağlar, sohbeti ile de anında dost kazanırdı. Kafasında tilkiler dolaşmaz, gizli ajandası bulunmaz, açık ve şeffaf bir şekilde kendisini ortaya koyardı. Çocuklara ve talebelere çok özel ilgisi vardı, onları teşvik etmek için mutlaka ödüllendirirdi. Akrabalarla olan ilişkilere büyük önem verir, hiçbir düğün ve cenazeyi kaçırmazdı. Bu kadar artısı olan birisini sadece bir eksisi ile değerlendirip ona rol biçmenin kimsenin haddi olmadığını güzel ölümü ile ortaya koymuştur. Hep nasip ve kısmetli birisi olarak son çalımını da mezar yerinde atmıştır. Tamamen dolmuş olan mezarlıkta yeni açılan en güzel parsele birinci sırada yerleşerek herkesi bir kez daha şaşırtmıştır.
Sonuç olarak, en büyük gerçekle yüzleşmek ve bu fani dünyada hoş bir seda bırakmak herkesin ideali olmalıdır. Kimin ne zaman ve nasıl bir şekilde bir son yaşayacağı hakkında ileri geri konuşmak çok tehlikelidir. Bir hadis, "Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz!" Hükmü çerçevesinde meseleyi tahlil etmek gerekir. Yüce Allah’ım tüm geçmişlerimize rahmeti ile muamele eylesin inşallah. Âmin
Esenlik dileklerimle,