Bugüne kadar birçok askeri darbeyi yaşamış bir millet olarak orduya karşı olan güven duygusu üst düzeydedir. Bunun böyle olmasının birkaç sebebi olmakla birlikte en önemlisi peygamber ocağı olarak görülmesidir. Vatana kurban olsun diye Anadolu’da askere gidenlere halen daha kına yakılması da bu teslimiyetin bir göstergesidir.
15 Temmuz’da dâhil olmak üzere darbelerde, plan ve teşebbüsler kurmay düzeyinde gerçekleşmiştir. Rütbesiz askerin mutlak itaat çerçevesinde görev yaptığı da sarsılmaz bir hakikattir. Çünkü kültürü ve töresi ona bunu bu şekilde aşılamıştır. Fakat kandırılmış olan asker meselenin gerçek yüzünü gördüğünde vatandaşına karşı silahını bırakmıştır.
Çok iyi bir planlama yapılmış olmasına rağmen darbenin deşifre olması ile teşebbüs saatinin öne çekilmesi çözülmenin başlangıcı olmuştur. Günümüzde çokça eleştirilen sosyal medyanın gücü sayesinde, halk çok hızlı ve etkin bir şekilde organize olarak sivil ayaklanmayı başlatmıştır. Bunun sayesinde darbeciler beklemedikleri bu tepki karşısında sükûtu hayale uğramışlardır. O yüzden bu devirde askeri bir darbe yapmak artık kolay değildir. Bu mücadelenin asıl kahramanları canını hiçe sayarak tanklara karşı göğsünü siper eden Türk milletidir.
Bunun dışında Erdoğan’ın liderlik ve cesareti başarının diğer bir unsuru olarak öne çıkmıştır. Liderlik, zor zamanlarda krizlerin yönetilmesi ile ortaya koyduğunuz performansla ilgilidir. Bu durum bütün dünyada takdirle karşılanarak başarı hikâyesi olarak araştırma konusu olmuştur.
Bu sivil direnişi başka bir devlet gerçekleştirmiş olsa idi bütün dünya da üst düzey ilgiye mazhar olabilirdi. Fakat Pakistan, Libya ve Azerbaycan dışında ciddi bir destek bulamamış olmamız da anlamlıdır. Bunlardan ikisinin mesafe olarak uzak, diğerinin de kendi iç sorunları yüzünden etki uyandırması söz konusu değildir.
Bütün bu tehlikelerin atlatılması ve başarılara rağmen içerde bazı çevrelerin itibarsızlaştırma çalışmaları ise hız kesmemiştir. Darbe başarısız olunca, “İki köprüyü kapatmakla darbe mi olurmuş?” Gibi akla ziyan açıklamalar maalesef yapılmıştır. Daha sonra ki süreçte ise; “Kontrollü darbe, tiyatro!” gibi benzetmelerle başarı gölgelenmek istenmiştir.
Bunu söyleyenlerin bu ülkeyi yönetme iddiasında bulunmaları da başka bir garabettir. Sırf muhalefet yapacağım diye meseleyi bu şekilde sulandırmaya çalıştıklarını görmek acıdır. Ve yine bu tutum ve tavırları ile milletin iktidarına mazhar olamadıkları da çok açıktır. Bu tür beyanlarla bu süreçte şehit olan 251 vatan evladının kemikleri sızlamıştır. Vatanı için bir gül bahçesine girercesine bedenlerini kurşunlara siper edenlere selam olsun, peygamber ve cennet kapılarını açmış onları bekliyor.
Sırf bu başarı, mevcut hükümete motivasyon sağlayacak diye ideolojik bu kamplaşmanın kimseye faydası olmayacağı açıktır. Tarih bu tür eylem ve tutumları zamanı geldiğinde yargılayarak hükmünü verecektir. Darbeyi televizyonları başında izleyerek gidişata göre pozisyon alma çabaları halkın gözünden kaçmamıştır.
Sonuç olarak; büyük bir badire ucuz atlatılmıştır. Bu konuda rehavete kapılmadan mücadele uzun vadeli olarak devam etmelidir. Bunun yanında, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur!” ifadesi de veciz bir şekilde tekerrür etmiştir. Gelecekte de var olmak adına, “Kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorunda olduğumuz” çok açıktır. Savunmada, teknolojide, bilişimde ve üretimde başat ülke olmamız, “Dosta güven ve düşmana korku” verecektir.
Esenlik dileklerimle,