Peşin olarak şunu söylemek yanlış olmayacaktır, oğullar kılını dahi kıpırdatmasa da analarının yanında sonsuz kredileri vardır. Sırf bu yüzden de çok şanslı olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. İnancımız ve töremiz neyi emrederse etsin bu konuda gelenekler baskın çıkarak oğullar lehine çok büyük bir avantaj ortaya çıkmaktadır. Yine bu konuda saçlarını süpürge etseler de kızların bu dezavantajlı durumdan kurtulmaları da mümkün değildir.
Anaların bilinçaltında; oğulları soyunu devam ettirip ocağının tütmesine sebep olacakları için vazgeçilmez oldukları gerçeği yatmaktadır. Kızlar ise eloğluna gittikleri için dış kapının mandalı hükmünde olup, onlardan da menfaatleri devam ettiği sürece yine vazgeçmeleri söz konusu değildir. Kız çocukları anne için evladın ötesinde bir köle ve hizmetçi hükmündedir. Bu konuda ki çifte standart için başkaldırdıklarında ise yine o analar ayet ve hadislerle karşı tarafı etkisiz hale getirmekte pek mahirdirler. Nedense o hükümler sadece kızlar için geçerli olup, erkekler bu durumdan muaftırlar.
Bu durum Türkiye’nin sosyolojik gerçeği olarak ortada dururken meseleyi başka alanlara çekmenin de bir faydası ve çözüme katkısı olmayacaktır. Zaman, zemin, konjonktür, şartlar ve de asırlar değişse de bu konuda ki uygulama sürmeye devam etmektedir. Bu konudaki istikrar, azim ve kararlılığımızı başka konularda da ortaya konmuş olsaydı bizi kimse tutamazdı. Bu tutuculuk, bağnazlık ve köktencilik öyle bir düzeydedir ki bunu değiştirmeye hiçbir kimse ve kurumun gücü yetmeyecektir.
Zavallı kız çocukları bu kadar horlanma, aşağılanma ve ayrıştırmaya rağmen, “Kol kırılır yen içinde kalır” bakış açısıyla boyun eğmektedirler. Yaptıkları takdir edilse ve de gönülleri alınsa bir nebze olsun rahatlayacaklar fakat o da olmayınca her şeyi diğer tarafa bırakarak, “Kan kusup, kızılcık şerbeti içtim” kıvamında bir hayat kaderleri olmaya devam ediyor.
Oğullar için yapılan dua ve iyi niyetin haddi hesabı yokken, kızlar için yapmak zorunda olduklarından mütevellit hiçbir şey ortaya konmaması tutumu kabul edilebilir değildir. Üstelik bu analar kendi analarından da bu ayrımı görmüş olmalarına rağmen bunu yapıyor olmalarını sosyolojik olarak açıklayacak bir erk de yine mevcut değildir.
Sonuç olarak; biraz aklı, mantığı, izanı, insafı, inancı ve vicdanı olan bir ananın evlatları arasında fark gözetmemesi gerekir. Sadece geleneksel olarak tutulan bu yol onları hesap gününde sıkıntıya sokacaktır. Ey analar bu ayrım ve çifte standardı ortadan kaldırarak adil olun! Yoksa bu yol çıkmaz sokaktır, bilesiniz istedim.
Esenlik dileklerimle,