Eleştiriyi; bir konu, bir eser veya bir insanın iyi-kötü yönlerini ortaya çıkarma işi olarak genel itibari bir tarif edebiliriz. Eleştiri başka disiplinlerde tenkit, kritik, inceleme ve analiz olarak da değerlendirilmektedir. Sosyal hayatı düzenleyen kurallar zincirinde her şeyin dört dörtlük olması düşünülemez. Teorik olarak bu mümkün olsa da uygulamada mutlaka sıkıntılar olacaktır. Çünkü sosyal hayatın olmazsa olmazı insan devreye girmektedir. Her bir insan da farklı bir dünya olduğu için de çatışma kaçınılmazdır.
İnsan davranışı olarak eleştiri veya aşağılama bu ilişkilerde karşılaşacağımız muhtemel durumlardandır. Aslında eleştiri aynı zamanda sahip çıkma ve sahiplenmedir. Bir insan bir şeyi eleştiriyorsa kendini o sisteme ait hissettiği içindir. Yani bu durum, yani eleştirmesi aidiyet ve sadakatinden dolayı daha mükemmele ulaşma isteğinden kaynaklanmaktadır. Eleştirirken de yapıcı olmaya dikkat etmek sonuçları itibari ile daha verimli olacaktır. Kullanacağınız dil ve üslup son derece önem arz etmekte olup incitmemeye azami özen göstermek karşı tarafta daha büyük etki bırakacaktır.
Aşağılamada ise durum tamamen farklıdır. Burada ret etme, yok sayma, küçümseme ve kibir vardır. Bu gibi durumlarda kişi kendisini karşı taraftan daha üstün gördüğü için onu söz ve davranışları ile adeta ezmektedir. Oysaki İslam inancına göre Allah katında üstünlük sadece takvada olduğu düşünüldüğünde mesele açıklığa kavuşmuş olacaktır. Aslında herkesin bildiği bu durum uygulamada maalesef es geçilmektedir. Bilmek tek başına yeterli olmuyor, imanın ötesinde muamelatta da bunu hayata geçirmeyince işler sarpa sarmaktadır.
İnsanlar veya toplum çoğu zaman kendi gözündeki merteği görmeyip de başkasının gözündeki çöpü çıkarmanın derdine düşmektedir. Yani kendisine ait çok büyük kusur ve günahları olmasına rağmen başkalarının en küçük kusurlarını abartarak görür. Görmekle kalmaz acımasızca eleştirerek aynı zamanda kınar. Oysaki kınadığı şey başına gelmeden ölmeyeceğini bilmeyecek kadar da aymazdır.
Sonuç olarak, eleştiri olması gereken ve kabul edilebilir bir durumdur. Bizi daha iyi ve güzele sevk etme yolunda aynı zamanda itici bir güçtür. Fakat aşağılama insanlık onuru ve aynı zamanda fıtrata aykırı olduğu için de kabul edilmesi mümkün olmayan etik dışı bir tutumdur. Yaratılış olarak her insan en güzel şekilde yaratılmış olup, sevilmese bile saygısızlığı hak etmeyecek bir konumdadır. En azından yaratıcının hatırına hürmeten saygıyı hak etmektedir. Eleştiri ve aşağılama arasındaki farkı gözeterek tutum ve davranış geliştirmek sosyolojik olarak da toplumsal gerçeklik açısından kaçınılmazdır.