Konforu tek kelime ile ifade edecek olursak o da rahatlıktır. Bu rahatlık ise günlük yaşamda maddi konularda ve özel bir taleptir. Günümüz haz ve hız çağı bu konseptte adeta tamamlayıcı unsur olarak yerini almaktadır. Başka bir deyişle üçlü saç ayağı ve ayrılmaz üçlüdür.
İnsanoğlu tarih boyunca nefs ile mücadele etmiştir. Nefs her daim dünya zevk ve lezzetlerini önemsemiştir. Böyle olunca da insan bu dünyaya sadece; yemek, içmek, eğlenmek ve zevk için gelmiş olur ki bu bakış açısı İslami değildir. Bu durum aynı zamanda insani de değildir. Öyle olduğu zaman her daim enayiyet işin içine gireceği için bencillikle birlikte paylaşma kültürü de ortadan kalkacaktır. Paylaşma olmayınca sosyal bir varlık olan insanın hayvandan bir farkı kalmayacağı için bu durum sosyal patlamalara da çanak tutacaktır. Oysaki insan salih amel işlemedikçe gerçek anlamda mümin olamayacağı için kendine Müslüman bir varlık olarak yaşamına devam edecektir ki bu durum inanç ve gelenek olarak da kabul edilebilir değildir.
İnsan, bedenin dışında aynı zaman da ruhani de bir varlık olduğu için burada bir denge kurmak gerekmektedir. Bedenin istekleri dışında ruhun da talepleri yerine getirilmediğinde ortada aslında insan da kalmayacaktır. Burada ruhumuzu kontrol eden ve bize çeki düzen veren vicdan denilen kontrol mekanizması devreye girmektedir. Birçok insan maddi anlamda her şeye sahip olsa da yine de mutlu ve huzurlu olmamasının sebebi ruhunun aç olmasıdır. Bunu açığa çıkaran ise vicdanıdır. Bu sessiz çığlık o kadar etkilidir ki bunu bastırmanın imkânı yoktur. Ruhumuzu huzura kavuşturmanın ve kalbimizin mutmain olmasının yolu başkalarını da düşünmekten geçtiği değişmez bir realitedir.
Yüce Allah kitabı mukaddeste, “İnsan kendisinin başıboş yaratıldığını mı zannediyor?” diyerek ikaz ve uyarısını yapmaktadır. Bu uyarıyı es geçenlerin bu dünyada huzur bulmaları ihtimal dâhilinde değildir. Burada çok açık mesaj vardır ve bunu doğru okumak gerekir. Yapılan ibadetler sadece bir görev olup bizi zirveye taşıyacak ve mutlu sona ulaştıracak olan hayatımızı Kur’an çerçevesinde tanzim etmek olacaktır. Hayatımızın her alanında ortaya çıkan konfor istek ve talebi bizi Kur’an çizgisinden saptıracağı için ruhumuzun bundan zarar görmesine sebep olacaktır. Aşırı konfor ve lüks bizi gerçek anlamda Allah’a kul olmaktan uzaklaştıracağı için ruhumuzun da bataklığı olacaktır.
Sonuç olarak; konfora olan düşkünlüğümüzü azami ölçüde frenlediğimiz takdirde ruhumuz bu tuzağa düşmekten alıkonacaktır. Aksi takdirde debelendikçe daha da derinlere batacağımız bir girdap bizi bekliyor olacaktır. Bu devir de bunu başarabilmek çok kolay olmasa da o yolda olmak safımızın belli olması açısından mühimdir.