İktidar mücadelesinin sadece siyasi partilerde yaşandığını düşünüyorsanız yanıldığınızı ifade etmek isterim. İster muhafazakâr, isterse seküler aileler de olsun fark etmiyor, mikro ölçekte de olsa eşler arasında mutlak bir iktidar mücadelesi vardır. Eşlerden birisi, biraz da fıtrata bağlı olarak söz sahibi ve dominant olmayı arzu etmektedir.
İktidar, zehirli bir güçtür. Kontrol edilememesi ve sürekliliği insanda egonun tavan yapması sonrasında hem kendisine hem de etrafına zarar verebilir. Her insan muktedir olmak ve hükmetmek ister, bu kaçınılmaz bir duygudur. Eskiden bu bilek gücü ile elde edilirken günümüzde; para, statü ve iletişim becerileri ile gerçekleşmektedir.
Her evlilikte uyum çok önemli bir unsur olarak geçim için vazgeçilmez bir şarttır. Fakat bu ideali yakalamak her zaman mümkün değildir. Eşlerden birisi, birlikte bunu sürdürmek yerine baskın çıkmak isteyebilir. Durum öyle bir hal alır ki her iki tarafın da birer gizli ajandası mevcuttur. Açık, şeffaf ve net olma durumu ortadan kalktığında eşler arasında amansız bir iktidar savaşı olmasa da mücadelesi başlamıştır. Bu durum uzlaşmayla sonuçlanmadığı zamanlarda aynı evde yaşayan iki yabancıya dönmeniz içten bile değildir. Çoğu zaman bu rekabete çocuklarda alet edilerek, saflar çok açık bir şekilde ayrışmaktadır.
En büyük anlaşmazlık mücadelesi, ortak karar alma ve istişare kurumunun işletilmemesi hususlarında ortaya çıkmaktadır. Erkek, evin reisi olarak her şeye tek başına karar veren, “Bir bilen!” hükmünde kendini gördüğü için ipler burada kopmaktadır. Kadın bu duruma kesin karşı çıkarak birazda duygusal yapısının etkisiyle, “Benim bu evde hükmüm nedir?” diye sormaktan kendini alamaz.
Birçok evde bu mücadelenin olmadığı görülür. Bunun sebebi ise eşlerden birisinin kayıtsız ve şartsız olarak teslim olmasındandır. Başa çıkamayınca; geçim adına, geri adım atarak kabuğuna çekilerek adeta bir robota dönüşmüştür. Birçok ailede eşlerden birisinin bu şekilde pasifize edilmesi en azından insanlık adına utanç vericidir. Kendi serbest ve hür iradesi elinden alınmış olarak adeta bir Mankurt’a dönüştürülmesi insani değildir.
Sonuç olarak; evlilik, ortak bir yaşam ve ortak bir tercih sahasıdır. Kimsenin; eşi bile olsa karşı tarafı baskılaması kabul edilebilir değildir. Meseleler, uzlaşmanın yanında ortak akıl ve ortak kararla çözülmelidir. Referansa ihtiyaç duyuluyor ise, Kur’an ve sünnet esas alınmalıdır. Çevremizin; süklüm, püklüm, etkisiz eleman olarak hayalet gibi ortalıkta dolaştığı eşlerle dolu olması insanın içini acıtmaktadır. Her insan onurlu bir şekilde yaratılmış olup o şekilde yaşaması haktır. Buna engel olmak ise insanlık suçudur.