Türk toplumunun karakteristik özelliklerinin bir tanesi de sürekli bir şeyleri eleştiriyor olmasıdır. İnsan, arada sırada biraz kendine dönüp de özeleştiri yapmaz mı? Bizde herkes mükemmel, karşı taraf hep yanlış yapıyordur!
Birçok insan, ”Ben, eleştiriye açık bir insanım” dese de, iş kıvamına geldiğinde gerçek yüzünü göstereceğinden emin olabilirisiniz. Eleştiriye karşı çok büyük tepki göstererek, yaptığınız tenkitleri kabul etmeyecektir.
Bu durum sosyal medya dediğimiz sanal ortamda çok daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Paylaşımlara bakıyorsunuz, gün boyu her şeyi eleştiren bir güruh sürekli piyasayı topa tutmaktadır. Mesela, kendileri seküler yaşamlarında günlerini gün ederken, her fırsatta inançla ilgili her şeyi haksız bir şekilde acımasızca eleştirmektedirler.
Kullandıkları en önemli slogan cümleleri ise, “Milleti dinden, imandan soğuttunuz!” şeklinde olmaktadır. Aslında bu cümlenin başında kullandıkları bir beddua da var ama ben o kısmını es geçiyorum, anlayan anlamıştır. Bu cümleyi sosyolojik olarak tahlil ettiğimizde, birinci hata din bu insanların tekelinde değildir.
Tüm hacı, hoca ve tarikatları dinin referansı olarak görmek cahillik değilse, art niyettir. Akıllı bir Müslümanın referansı, falanca hoca değil, Kur’an, sünnet, icma ve kıyastır. Bir an için bütün bu kesimlerin yanlış yaptıklarını kabul edelim. İnsan sormadan edemiyor, o zaman siz doğrusunu yapın da millete model olun diye. Ama heyhat, seküler yaşam standartlarından milim taviz vermeyeceksin, bunun yanında da din adına ne varsa eleştireceksin. Bu durumu en iyi, ”Dinime küfreden, Müslüman olsa” atasözü açıklamaktadır. Yarın huzuru mahşerde, “Falanca hocaya kızdığım için inancımı yaşamadım” demek kimseyi kurtarmayacaktır.
Bu kesimde ki en büyük yanılgılardan bir tanesi de, namaz kılan herkesin mükemmel olduğunu görme hastalığıdır. Namaz, o insanın kulluğunun gereği yapması gereken bir uygulamadır. Bu durum o insanı her konuda ahlaklı ve mükemmel yapmaz! Bunun yanında namaz kılmadığı halde, çok düzgün insanlara rastlamakta mümkündür. Bu insan eksiklerinin hesabını sadece Allah’a verecektir. O yüzden inanç konusunu kişiselleştirmek doğru bir mukayese yöntemi değildir.
Sonuç olarak: “İğneyi önce kendimize, çuvaldızı da başkasına batırmak” gerekmektedir. Yaşamadığımız bir hayat için kişileri kıstas olarak alıp, milletin kutsallarına saldırmak aynı zamanda kul hakkına da gireceği için hesabı çetin olacaktır. Allah’a veremeyecek hesapla gitmek, ahiretimizi heba edecektir. Çevrenin gazına gelerek kin kusmak yanlıştır, diğer tarafa sadece amelle gidildiği unutulmamalıdır.
Esenlik dileklerimle,