Bir toplumu toplum yapan ve onu diğer toplumlardan ayıran hayat tezahürlerinin tamamına birden kültür diyoruz. Kültürün içinde; inanç, gelenekler, töreler, alışkanlıklar, efsaneler ve de bidatlar yer almaktadır. İşte bütün bu farklılıklar bizi biz yapan değerlerdir.
Bu değerlerin içerisinde “hayır deme” gibi bir erdem mevcut değildir. Sırf bu yüzden mağdur olup, zarar görsek bile bu durum genetik olduğu için değişmez. Bir şekilde karşı tarafa hayır deseniz bile gerekli hoşgörü ve toleransı göremezsiniz. Bu bir reddetme ve hakaret olarak kabul edileceği için hazmı kolay değildir. En kültürlü insanlarda bile durum değişmez. Oysa ki hayatın rutin akışında ve de gerektiğinde hayır diyebilmek ve kabul etmemek de bir hak olarak saklı olmalıdır. Bu olumsuz tavır ve davranışımızın yaşadığımız pandemi dönemine de olumsuz etkisi yadsınamaz.
Salgında geldiğimiz son nokta, bulaşın kamusal alandan ziyade ev ve akraba ziyaretleri ile zirveye taşınmış olmasıdır. Geleneksel Türk misafirperverlik anlayışına göre kapına gelen düşmanın da olsa içeriye alma düşüncesidir. Bu durum, öyle köklü ve yerleşik bir mite dönüşmüş ki ucunda ölüm olsa bile araya mesafe koyamamak büyük bir zafiyettir.
“Ayıp olur, Söyleyemedim, Çekindim, Yüzüm kızardı, Hayır diyemedim” gibi düşüncelerden dolayı kendimizi evimize kapatamadık. Dolayısı ile ev ve akraba ziyaretlerinin önüne geçemedik, sonunda da olanlar oldu. Vüris bulaştıktan sonra da keşkeler havalarda uçuşsa da olanlar olmuştu. Son açıklanan vaka sayıları salgının aslında çok daha vahim düzeyde olduğu ve neredeyse her hanede hastaya rastlanıyor olması artık sürpriz değildir. Meselenin ehemmiyetine ancak vakıf olduk fakat bu sefer de toplumsal bağışıklık yolu ile herkesin bir şekilde hasta olmasıyla inşallah bundan hayırlı bir sonuç çıkacaktır.
Kapınız çaldı açtınız, karşınızda karşı komşunuz üstelik de akrabanız var. Adam kendisi hasta olduğunu ifade ediyor buna rağmen evde yaşlı insanlar olmasına rağmen içeri dalmakta bir beis görmüyor. Kapıyı açan da durumun vahametinin farkında fakat aldığı terbiye gereği “hayır bu şekilde giremezsiniz!” diyemiyor. Netice evin yaşlı bireyi yoğun bakımın yolunu tutuyor. Karşı taraf da ne bir nedamet, ne bir pişmanlık ne de bir vicdan muhasebesi mevcut değil. Aymazlık ve de duyarsızlık cehaletle birleştiğin de herkesin çektiği yanına kar kalıyor.
Sonuç olarak; bu salgın döneminde kendimizi tekrar ele alarak bizi zaafa sürükleyecek değerlerimizi tekrar gözden geçirmemiz elzemdir. Ucunda ölüm olan bir hususta “ayıp olur, ben nasıl söylerim” repliklerini bir kenara bırakmak gerekir. Yoksa virüs hepimize toptan ayıp edecektir, bundan emin olabilirsiniz.
Esenlik dileklerimle,