Öncelikle bunun kadim bir tartışma olduğu su götürmez bir gerçektir. Öncelikle kutsalın ne olduğuna bakmak gerekir. Kutsal ya da mukaddes dini bir kavram olup karşı çıkılmaması, dokunulmaması ve bozulmaması gereken, yolunda can verilecek bir hakikattir.
Devletin tanımına baktığımız zaman ise; öncelikle bir toprak parçasının olması onun üzerinde yaşayan bir milletin varlığından söz etmek gerekir. Bunlara ilave olarak; savunma, yargı, yasama ve yürütmenin olduğu siyasi bir erk olduğunu görürüz. Bütün bu kurumların senkronize ve uyum içinde çalışması için organizasyonu sağlayan bir yapılanmadır.
Bu çerçeveden baktığımızda devlet kutsal tanımının içine girer mi? Bu soruya hangi açıdan baktığınıza göre değişen cevaplar verebilirsiniz. Vatan, millet ve bayrak tartışmasız kutsal değerler olup bunun dışındakiler bu tanıma dâhil olmayabilir. Öyleyse burada devlet bütün bunları yürüten bir üst aygıt olarak kutsalın dışında kalmaktadır. Devleti, bir amacı gerçekleştirmek için kullanılan; aparat, araç, gereç ve anahtar olarak görmek yanlış olmayacaktır. Bir eylemi gerçekleştirirken manivela olarak kullanılan unsurun kutsal olması pek uygun değildir. Mesela evlerimizde hayatımızı kolaylaştıran her türlü alet sadece bir araçtır dolayısı ile bunlara bir kutsiyet atfetmek ne kadar sağlıklıdır?
Devlet konusunda inanç ve kültürümüze bağlı olarak toplumsal bir algıdan bahsetmekte fayda vardır. Bizim toplumda derin analiz ve düşüncelere dalmadan devletin kutsal olduğu imajı bilinçaltına mit olarak yerleşmiş bir olgudur. Dolayısı ile sade vatandaşa aniden devlet kutsal mıdır? Diye sorduğunuz da hiç düşünmeden evet cevabı vereceğinden emin olabilirsiniz.
Detay olarak izah ettiğinizde aslında meseleye o açıdan hiç bakmadıklarını da itiraf edeceklerdir. O yüzden fanatik olarak meseleler üzerinde derinlemesine ve felsefik olarak düşünmeden hüküm vermek doğru değildir. Şeyh Edebali, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” diyerek bize önemli bir ipucunu vermiş bulunmaktadır. Dolayısı ile devletin asli görevinin insana hizmet olması gerektiğini veciz bir şekilde ifade etmiştir. Adli mekânların mottosu olarak görmeğe alışık olduğumuz, “Adalet mülkün(devlet) temelidir!” ifadesi de yine devleti adaletle ayakta tutabileceğimiz vurgusu üzerinedir.
Sonuç olarak; kutsal olan insandır. Devlet, insanın her türlü ihtiyacını karşılayan ve devamlılığı olan bir hizmet kurumudur. Bunun yanında topladığı vergilerle devlet aynı zamanda önemli bir ekonomik güçtür. Bu gücünü; adil, verimli ve eşit olarak kullandığında huzurlu bir toplum oluşturmuş olacaktır. Bu ideali gerçekleştirdiğinde aslında devletin kutsal olup olmaması kimsenin de umurunda olmayacaktır.