Bir topluluk içerisinde yaşıyoruz ve bu toplumun da değer yargıları mevcuttur. Buna ister kültür, ister medeniyet deyin sizi siz yapan değerlerin toplamıdır. Milletleri birbirinden farklı kılan da bu farklı yaşam tarzları olmaktadır. Oturup kalkmanızdan, yiyip içmenize, her türlü tören ve aktivite bu bağlamda tezahür etmektedir.
Bu anlamda içinde yaşadığımız toplumun genel olarak kınanma ve ayıplama konusunda kesin, bunun yanında keskin kuralları vardır. Bunlar adeta kırmızı çizgiler olarak herkesi bağlamaktadır. Bunun için de herkes, hayatı kendisi için değil başkaları için yaşamaktadır. Kişilerin ortaya koyacağı bir eylemde en büyük kaygısı, “Başkaları ne der?” şeklinde olmaktadır. Oysaki başka toplumlar olaylara daha farklı bakış açısıyla bunu pek önemsemezler. Bizler desinler için iş yapmaya bayılırız. Bu da bizim için çok büyük zafiyet olarak hep problem olmuştur. Sırf desinler diye kendimizi büyük sıkıntıya sokarak maddi manevi birçok zorluğu göğüslemek zorunda kalırız. Her zaman başkalarını takip eder, onlardan aşağı kalmamak için bütçemizi zora da soksa yarışmayı severiz.
Temel ihtiyaçlar için ortaya konan bu eylemler belki makul olmakla birlikte bunu hiçbir zaman kullanmayacağımız eşyalar üzerinden yapmak anlaşılır gibi değildir. Ortaya çıkan bu rekabet yüzünden üç günlük dünya hayatı cehenneme çevrilse de ne gam yeter ki kimseden geri kalmayalım! Ayrıca günlük ve malayani işleri takip eden bir yapımız olduğu da aşikârdır. Bazı tiplerin, işleri güçleri milleti takip ederek bir açık bulmaya odaklanmak rutin mesailerini oluşturmaktadır. Elde ettikleri malzemeleri acımasız bir şekilde üstüne ilave ve eklemeler yaparak ortaya saçmaları içten bile değildir.
Burada meydana çıkan sosyolojik algıyı ortadan kaldırmak mümkün olmasa da alacağınız basit tedbirlerle bu çarkın dışına çıkmak da mümkündür. Öncelikle bu tür söylemlerden etkilenmeyecek bir donanıma sahip olmak gerekir. Hayata bakış açısı ve paradigmayı değiştirerek başkaları ne der sarmalından kurtulmak gerekir. Bunu gerçekleştirmek çok kolay olmasa da en azından denemek gerekir. Kendini gerçekleştirmek ve kabuğunu kırmak adına bireysel olarak yeterli olgunluğa erişmek meselenin halli yolunda önemli bir merhale olacaktır.
Sonuç olarak; ayıplayanın ayıplamasından korkmamak gerekir! O fıtratının gereği olarak bunu yapacaktır. Ayıplanma konusunda kendinizden eminseniz karşı tarafın ne düşündüğü boşa düşecektir. Asıl siz karşı tarafın bu tacizine değer verdiğiniz sürece bunu kırmanız mümkün olmayacaktır. Önemsiz ve değersiz olarak görüp tepkisiz kaldığınızda karşı tarafın elinde ki kozu da almış olursunuz. Böylece karşı tarafı kendi ayıbıyla baş başa bırakarak kendi yolunuza devam etmeniz psikolojik eşiğin aşılmasına adına da son derece önemlidir.