Son yıllarda toplum olarak ortak paydada bulaşmak pek mümkün olmadığı için milli maçlar bu anlamda ilaç gibi gelmektedir. Kulüp takımları olarak asla bir araya gelmeyen taraftarların milli maçlarda bir arada bulunması önemli bir göstergedir.
Tarihimizde yenemediğimiz Fransa’yı ilk defa mağlup etmiş olmamız futbolun çok ötesinde anlam taşımaktadır. Dünyada futbol, bir endüstri olarak birçok sektörü de içine aldığı için çok büyük bir güç oluşturmaktadır. Türkiye-Fransa milli maçını 38 ülkenin canlı olarak yayınladığını göz önüne aldığımızda futbolun etkisi daha iyi anlaşılacaktır.
Milli takım yeni dönemde her şeyi ile yenilendiği için son oynadığı dört resmi ve özel maçlarla birlikte bir çıkış yakalamıştı. Fakat rakiplerimiz bizim ayarımızda olmadığı için hiç kimse tam olarak emin değildi. Bu anlamda ölçü tabi ki Fransa maçı olacaktı. Bu Fransa ki son dünya şampiyonu olması hasebiyle fazla söze hacet bırakmıyordu. Marka ve takım değeri olarak 1 milyar Euro olması bile bizi gölgede bırakıyordu.
Fakat bir gerçek vardı ki maç sahada oynanıyordu. Maç öncesi Fransız futbolcuların yüz ve beden dilleri bizi hafife aldıklarının göstergesi idi. Fakat 2-0’lık skor sonrasında maçın bitimine doğru Fransız futbolcuların zaman kazanmak adına top toplamaları keyfimizi zirveye taşımıştır. Her biri birer dünya yıldızı olan oyuncuların pozisyona daha girememiş olması kariyerleri açısından kâbus olmuştur.
Milli takım hocasının bir Türk olması eskiden beri tartışılan bir konu olması dolayısı ile önemlidir. Aynı dili konuşmak, aynı duyguları paylaşmak, aynı coşkuyu yaşamak adına hocanın yerli olması kaçınılmazdır. Şenol hoca bu anlamda Güneş gibi doğarak karanlıkları aydınlığa taşımıştır.
Bu başarı bütün dünyada yankı bulmuş olup tüm mazlum milletler elde edilen bu zaferden kendilerine pay çıkarmışlardır. Fransa diye karşımıza çıkarılan takımın Afrika’da ki sömürgesi olan ülkelerden devşirme oldukları düşünülürse kendileri için de acı bir durumdur. Millet olarak köklü bir geleneği olan Fransa’nın başkalarına bel bağlaması da ayrıca kendileri açısından sorgulanması gereken bir husustur.
Sonuç olarak; mağrur, kibirli ve küstah Fransızlara acımanın ötesine geçerek tarihleri boyunca unutamayacakları bir yenilgi tattırılmıştır. Bin yılda geçse bu acı içlerine oturmuş olarak Konya’yı hatırlayacaklardır.
Biz ise, oluşan bu özgüven ile bundan sonra bütün takımlar karşımıza çıkarken dizleri titreyecektir. Bundan sonra psikolojik üstünlük bizde olacağı için rakiplerimizin işi çok kolay olacaktır.
Viyana seferinden sonra başka mecralarda da olsa ey Avrupa sıkı dur Çılgın Türkler geliyor.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın