Yuva kurmak, dünya evine girmek ve kendi ayakları üzerinde durmak her genç için gönlünde yatan bir aslandır. Yuvalar, mutlu olma ve huzurlu bir yaşam gayesiyle kurulmakla birlikte her zaman bu hayal gerçekleşmeyebiliyor.
Sürdürülebilir evlilikler için birçok kıstas bulunmaktadır. Fakat bunlar evlilik için İslam’ın ortaya koyduğu tavsiyelere uyulmadığı zaman çoğunlukla hüsranla noktalanmaktadır. Evliliği tek bir kelimeyle ifade etseydik bu “denklik” olurdu. Denkliğin olmadığı bir ailede er ya da geç ortaya aşılmaz sorunların çıkması kaçınılmazdır. Fakat bizim toplumda yanlış referanslar vardır. Gelin için güzellik, damat için ise iyi bir iş vazgeçilmez kriter olarak baş köşede oturmaktadır. Bunların geçici olduğu kalıcı olanın ise güzel ahlak ve erdem olduğu maalesef göz ardı edilmektedir. Bu bakış açısı ile sonun başlangıcı hazırlanmış olmaktadır.
Bir şekilde yuva kuruldu, denklik de yok fakat zamanla daha iyi olur düşüncesi ile bağrınıza taş bastınız. Hatta çocuk olursa belki düzelir diyerek mahalle baskısına da yenik düştünüz fakat işler daha da sarpa sardı ve artık tıkandınız. Evlilik hak ise boşanmakta hak diyerek ayrılmaya karar verdiniz. Bu durumda ortada ortak bir evlat olduğu için ayrılsanız da beraber olacağınızı baştan kabul etmeniz gerekir.
Her şeyden habersiz zavallı yavrucak hayatının ilk şokunu yaşadığını ilerleyen süreçte daha iyi anlayacaktır. Büyüdükçe ve çevresini algılaya başladıkça bir şeylerin ters gittiğini anladıkça bu durum ruhunda onulmaz yaralar açacaktır. Bu şekilde ailenin parçalanması başlı başına sosyal bir dram olmakla birlikte, çocuğun yaşadığı ise paramparça bir hayat olmaktadır. Bu çocuk büyüdüğünde bile bu ayrılığın izlerini hayatı boyunca yaşayacaktır. Yaşadığı bu travma mutlaka kişilik ve karakterinde olumsuz izler bırakacaktır. Mutsuz, huzursuz, hırçın, içine kapanık, agresif, negatif enerji yüklü bir birey olarak hem kendisine hem de çevresine hayatı zehir edecektir.
Bir ailenin parçalanması toplumsal ve sosyolojik sonuçları açısından da önemli problemleri beraberinde getirmektedir. En başta iki genç insanın hayalleri yıkıldığı için motivasyonu düşük ve etrafınızda hayalet gibi dolaşan insanlara muhatap olacaksınız. Sağlıklı toplumlar için sağlıklı bireylerin olması ve aile kurumunun güçlü olması kaçınılmazdır.
Sonuç olarak; kültürel çatışma, ekonomik zorluklar ve kentleşme gibi ana başlıklar boşanmaların ana eksenini oluşturmaktadır. Bu süreçten en fazla çocuklar etkilendiğine göre geleceğimizin güvencesi olacak evlatlarımızı paramparça etmemek için herkesin elini taşın altına koyması elzemdir. Son söz olarak, “Anne-baba çocuğuna taht yaptırırmış ama baht yaptıramazmış!”