Eskiden, “Ev Kızı” diye bir kavram vardı. Bundan maksat, genellikle ilkokul sonrası eğitimi yarım kalmış, varsa bulunduğu mahallenin dikiş-nakış kursuna veya en fazla Kur’an Kursu’na devam sonrasında kısmetinin çıkmasını bekleyen kişi olarak anılırdı. Genellikle muhafazakâr ailelerin ortak kaderi olarak bu durum toplumsal olarak da kabul edilmiş, yazılı olmayan kurallar manzumesindendi.
Günümüzde bu durum tersine dönmüş durumdadır. Artık hiç bir genç kız evde oturarak beyaz atlı prensini beklemiyor. Eğitimi yarım kalmış olsa bile çalışma hayatına karışarak hem ekonomik özgürlüğün tadını çıkarıyor hem de sosyalleşmenin etkisi ile kabuğunu kırmaktadır. Emeğinin sömürülmesi, sendikasız veya sigortasız çalıştırılması gibi problemler olsa da yaşadığımız ekonomik şartlar dolayısıyla her iki tarafın da rızasıyla hayat bir şekilde akıp gitmektedir.
Kız çocukları bu şekilde hayata tutunmaya çalışırken yine günümüzde, “Ev Genci” diye erkek çocuklardan oluşan bir kesim ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bunlar genellikle bir üniversiteden mezun olmuş, bitirdiği bölümün iş dünyası ve reel sektörde karşılığı olmadığı için evde kalmış kişilerdir. Üniversite mezunu oldukları için zincir marketlerinde kasiyer olmayı da gururlarına yediremedikleri için iki ara bir derede kalmış kayıp nesil olarak hemen hemen her hanede mevcuttur. Ailesinin kanatları altında, geceleri gündüzlerine karışarak ekran başında ve sanal ortamda zaman öldürmekten helâk olmuş durumdadırlar.
Burada temel sorun, eğitim sisteminin plansızlığı olarak ortaya çıkmaktadır. Sanayi ve endüstride çok acil olarak ara insan gücüne ihtiyaç varken sürekli karşılığı olmayan bölümlerden üniversite mezunu vermek büyük bir kaynak israfına da neden olmaktadır.
Yapılacak olan, reel sektörün ihtiyacı olan bölümler belirlenerek meslek liselerini cazip hale getirmektir. Mezuniyet sonrası iş garantisi gibi düzenlemeler ile hem ihtiyaç karşılanmış olacak hem de üniversite önündeki yığılmalar önlenmiş olacaktır.
Bugüne kadar genç nüfus hep önemli bir avantaj gibi görülse de rasyonel bir şekilde üretim ve istihdama katılmadıkları zaman faydadan daha çok zararlı olmaktadır. Doğurganlık oranlarının son yıllarda azalması ve bu ivmenin aşağıya doğru devam etmesi durumunda daha büyük sıkıntılar oluşacaktır. Bugün Avrupa’nın en büyük problemi nüfusun yaşlanmasıdır. Bu durum hem işgücünü hem de sağlık ve bakım giderlerini arttırdığı için hükûmetleri zor durumda bırakmaktadır.
Sonuç olarak; “Ev Kızı ”ndan sonra yeni bir kavram olarak, “Ev Genci ”ne dönüşen bir sosyolojik süreç yaşanmaktadır. Bu süreç eğer gerekli tedbirlerle iyi yönetilmez ise hem toplumsal hem de ekonomik olarak büyük problemler bizi bekliyor olacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Planlama olsa ,sizin nayif bir üslüpla işlediğiniz kaygılanma olmayacaktı.
Esenlikler.