Türkiye’de nüfusun yaklaşık üçte biri öğrenci olunca dolayısı ile eğitim konusu ucundan kıyısından herkesi ilgilendiren hassas bir dengede bulunmaktadır. Bunun yanında ortaya çıkan bazı münferit olumsuzluklar genele teşmil edilerek kamuoyu oluşturmak çokta zor olmuyor.
Problemler, sosyal medyanın da etkisiyle ana mecrasından koparılarak anında başka yerlere çekilmektedir. Öğrencilere, bir milyonun üzerinde öğretmeni de kattığınızda sistemin her gün gündem oluşturması vakayı adiyeden oluyor.
Öğretmenler bir milletin geleceğini inşa eden insan mühendisleri olduğuna göre öncelikle onları çok iyi yetiştirmemiz gerekiyor. Bütün dünyada öğretmen yetiştiren fakülteler en yüksek puanla öğrenci alırken, biz de istediği ideal tercihine yerleşemeyenlerin açıkta kalmamak adına yazdıkları bölümler olmaktadır. Böyle olunca da elenen vasat öğrenciler öğretmen olmaktadırlar. Daha ilk başta gömleğin düğmeleri yanlış iliklenmeye başlanınca ortaya doğru bir şeyin çıkması da mümkün olmuyor.
İstemediği ve gönülsüz girdiği okuldan mezun olan öğretmen adayı başka bir iş yapmayacağına göre kerhen öğretmen oluyor. Aslında öğretmenlik bir meslek değil, ideal insanların yapacağı kutsal bir görev olmaktan çıktığında temeliniz otomatik olarak çürük inşa edilmiş oluyor. Sevmeden yapılan iş, hem yapana işkence hem de karşı taraf için tam bir verimsizlik örneği olarak insan kaynağımızı heba etmektedir. Kendini geliştirmeyen, yenilemeyen vasat öğretmenler doğal olarak değer de üretemiyorlar.
Bu durumda; dersi sadece anlatan bir öğretmen profili ile karşılaşıyoruz ki buda sıradan bir öğretmenin ötesine geçmesini engellemiş oluyor. Açıklayarak iyi öğretmen olma fırsatını kaçırmış olmanın yanında yaparak daha faydalı olma ihtimali de ortadan kalkmış oluyor. Daha önemlisi de öğrenciye ideal bir rol ve model olamadığı için de çocuğa değer de katmış olmuyor. Bu durumda belki kapasitesi ve yeteneği olan çocuklar kabuğunu kıracak bir öğretmene rastlayamadığı için körelip kaybolmaktadırlar. Bu kayboluş aynı zamanda ülkenin geleceği ve güvencesinin teminatını olacak nesillerin de kaybolması anlamına gelmektedir.
Öğretmenlerin birçok sorunları olduğu doğrudur fakat kök neden olan kalifiye öğretmen yetiştirecek eğitim kurumlarını inşa etmeden diğerlerini halletmeye çalışmak palyatif çözüm olacaktır. İdeali öğretmen olan, gönüllü ve başarılı gençlerin yüksek puanlarla eğitim fakültelerinde eğitimden geçirilmeleri bugünü olmasa da geleceği kurtarmak adına önemlidir.
Sonuç olarak; uluslararası öğrenci değerlendirme programı olan PISA sıralamasında alt sıralarda yer almamızı sadece sistemde aramak haksızlık olacaktır. Yetkin, liyakatli, idealist ve başarılı öğretmenleri yetiştirerek işe başlayabiliriz. Bunun önündeki bariyerleri kaldırmak, aslında Türkiye’nin önündeki engelleri kaldırmakla eş anlamlı olacaktır.
Esenlik dileklerimle,