İnsan, sosyal bir varlık olarak kaçınılmaz bir şekilde toplum içinde yaşamak zorundadır. Toplumu oluşturan değişik katmanlar olduğu için de her hususta uzlaşı sağlamak mümkün değildir. Bizim gibi imparatorluk bakiyesi ulus devletler için bu durum daha da çetrefilli bir hal almaktadır.
84 milyonun tek ortak paydada buluşacağı bir uzlaşı söz konusu değildir. Son bir asırda; siyaset, ekonomi, kültür, sanat, sosyoloji, spor, edebiyat ve fikri dalda üzerinde tam olarak mutabık olduğumuz kişi veya kişiler mevcut değildir. Kurtuluş savaşını, ulusu oluşturan tüm unsurlarla birlikte başarmış bir milletin geldiği bu nokta kaygı vericidir. Bu durum sadece bize has bir durum olmayıp, dünyanın en temel sorunudur.
Bilişim çağının ortaya koymuş olduğu aşırı küreselleşme ile global hal almış olan ilişkilerde toplam bir yozlaşma söz konusudur. Bireyselliğin özendirilmesi ile kişilerde benlik duygusu ve egolar tavan yaparak toplum olma refleksi köreltilmiştir. Bunun doğal sonucunda da herkes kafasına göre takılmakta ve birlik, beraberlik, bereket yok olmaktadır. Eskiden birlik olmak, birlikte hareket etmek ve istişare kültürü ile zorluklarla top yekûn mücadele edilirdi. “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap” olduğu telakki edilirdi. Bunun getirmiş olduğu sinerji ile de sineler toplu çalar ve bunu top bile sindiremezdi. Toplumsal uzlaşı kültürü kaybolduğu için de günümüzde en ağır toplumsal sorunlarda bile toplum ideolojik olarak bölündüğü için iki yakamızın bir araya gelmesi mümkün olmamaktadır.
Herkesin üzerinde ittifak sağlayacağı ortak değerler üretemediğimiz için de ortaya rol ve model çıkaramadık. Sosyal medya paylaşımlarına baktığımızda; Mevlana, Yunus Emre gibi değerleri çıkardığınızda geriye bir şey kalmaz. Bu durum asırlardır yeni değer üretemediğimizi göstermektedir. Bu kısırlık, zengin tarih ve geçmişe ait bu toplum için yüz karasıdır. Böyle olunca da toplumsal olarak bir çözülmenin ve ayrışmanın eşiğinde debelenip durarak yerimizde sayıyoruz. Takım tutma mantığı ile siyaset yaptığımız içinde çoğu zaman sağduyu ile hareket ettiğimiz söylenemez. Yapılan dünyanın gıpta ettiği çok önemli bir iş de olsa ona bir kulp takmakta üstümüze yok. Şeytanın bile aklına gelmeyecek bakış açısı ile yapılan işi değersiz göstererek, paçasından tutup aşağı doğru çekmek milli sporumuz haline gelmiş durumdadır.
Sonuç olarak; en önemli sosyal meselemiz, ortak payda kültürümüzü kaybetmiş olmamızdır. Bu durum ise çok önemli meselelerimizi çözmek için harcayacağımız enerjinin kısır tartışmalarla heba edilmiş olması ile kaynak israfına yol açmaktadır. Yıllardır benzer meseleleri tartışmaktan helak olduk, her şeyi siyah veya beyaz olarak değerlendirmekten ikisinin arasında ki gri renk kayboldu. Sağduyu ve ortak akılla tüm renklerin hâkim olduğu bir toplum oluşturmaktan gayrı çıkış yolu mevcut değildir.
Esenlik dileklerimle,