Bizim milletin inanılmaz bir istikrarla vazgeçemediği tutkuları rekora doğru koşmaya devam ediyor. Olumsuzlukları bu oranda sahiplenip yeniye ve yeniliğe bu kadar direnç gösteren bir millet tanımak mümkün değildir.
Bu istikrar ve direnci olumlu ve güzel işlerde kullanmış olsaydık sınıf atlamamız daha kolay olurdu. Bu durum sosyolojik bir vaka olarak incelenmesi gereken bize özgü bir özellik olsa gerek. Efendim malumunuz olduğu üzere 2005 yılında çıkarılan bir kanunla paradan 6 sıfır atılmış bulunmaktadır. Aradan geçen 14 seneye rağmen halen daha eski alışkanlıkların sürdürülmesi inanılır gibi değildir. Günlük hayattan çıkmış olması gereken milyon ve milyar kavramlarının hali hazırda her kesim ve her ortamda aktif olarak kullanılıyor olmasını basit şekilde açıklamak zordur. Bu konuda akademik ve bilimsel bir çalışma ile halkın algısını çözmeye çalışmak ancak mümkün olabilecektir.
Sokaktaki vatandaşı bir tarafa bıraksak bile birçok siyasi konuşmalarında halen daha eski para yeni para ifadelerini kullanıyor ise denizin bittiği yerdeyiz demektir. Bankacılık sistemi bile vatandaşın bu istikrarlı takıntısı yüzünden pes etmiş durumdadır. Normal kavramlarla konuşulduğu zaman müşteri ile kontak kurmaları mümkün olmadığı için halkın dilini kullanmak zorunda kaldıklarını itiraf etmektedirler.
Sosyolojik bir analiz yapacak olursak; ortaya çıkan durum, zorlama ile hiçbir şeyin olacağını varsaymanın ham hayal olacağıdır. Vatandaşın benimsemediği, kabul etmediği bir durumu yasayla, kanunla ve yönetmelikle halletmeniz olası değildir. Dayatmayla sonuç almanın mümkün olmadığına göre insanların gönlüne girip sevgiyle ve muhabbetle ancak reform yapmanız gerekmektedir. Zor kullanarak bazı duyguları bastırabilirsiniz ama yok edemezsiniz aradan yıllarda geçse gerçeklerin serbest ortamı bulduğunda ortaya çıkacak olmalarından şüpheniz olmasın. Siyasetle uğraşan bazı insanların bu durumu çözemedikleri için yok olup gittikleri tarih sayfalarında mevcuttur. Her zaman halkın ferasetine inanmak ve güvenmek meselelerin suhuletle halli yolunda geçer akçe olacaktır.
Sonuç olarak; halkımızın milyon ve milyarları ısrarla kullanma konusundaki istikrarlı direnci karşısında herkes çaresiz durumdadır. Başka türlü iki farklı dil ortaya çıkmaktadır ki iletişim kurmak mümkün olmuyor. Sürekli düzeltmekle başa çıkılacak gibi olmadığı için zaman içerisinde düzelecek gibi de görünmediğinden bu direnç karşısında şapka çıkarmak gerekiyor.
Keşke bu dayanışma ve toplumsal uzlaşmayı her olayda ortaya koyabilsek demekten gayrı yapacak bir şeyin olmadığı da ortadadır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın