Pandemi sürecinin kitlesel hal alması sonrasın da bir çok hane ailece salgına maruz kaldığı için toplu karantinalar yaşanmıştır. Bu durumda dışarı çıkmak, ihtiyaçları karşılamak ve de sıkıntıları gidermek mümkün olmadığı için sosyal dayanışma devreye girmiştir.
Özellikle komşular yaptıkları yemekleri kapılara bırakmak suretiyle en güzel dayanışma örnekleri sergilenmiştir. Bugüne kadar bir deyim olarak kullanılagelen, “Komşu, komşunun külüne muhtaçtır” sözü ete, kemiğe bürünerek hayata geçirilmiştir. Sosyal bir varlık olan insanın bu yardımlaşma duygusu ve vefa kültürüyle harmanlanmış olması tüyleri diken diken etmiş, gözleri yaşartmıştır.
Bu salgına maruz kalanlar çok iyi bilirler ki insanın üstünden adeta tır geçmiş gibi olmaktadır. Böbrekler adeta sökülmekte, boyun kırılmakta ve sırta füzeler fırlatılmaktadır. Yani ortaya çıkan semptomlara bağlı olarak birçok insan da benzer belirtiler çok yoğun olarak yaşanmaktadır. İnsan parmağını bile kıpırdatamazken, her bir aile bireyi bir kanepede yarı baygın bir şekilde yatmaktadır. Birisi kapıyı çalsa, bir bardak su verse, bir kap yemek bıraksa diye artık hayaller görmeye başlıyorsunuz. Bu hissiyata bigane kalmayan pek çok insan elinden gelen desteği sunmuştur. Bu en temel düzeyde insanlık görevi olarak takdirle karşılanmıştır.
Bir de olumsuz örnekler vardır. Mesela akraba olan aynı apartmanda bulunanlar herkes birbirine bıraktığı için bu eylemler gerçekleşememiştir. Yabancı komşular da nasıl olsa bunlar akraba deyip devre dışı kalınca durum Hoca Nasreddin fıkralarını aratmamıştır. Yukarıdan veya aşağıdan bir sepetin sarkıtılması beyhude bir şekilde beklenmiştir. Fakat nafile beklenen gerçekleşmemiş ve mesele karambole getirilerek büyük mağduriyet ve hayal kırıklıkları yaşanmıştır. Sadece kuru telefonlarla süreç yönetilmek istenmiş o da eziyetten öteye geçmemiştir. Telefon açılsa bile, “Nasılsın?” demek yerine “İyisiniz demi?” diyerek sorunlu bir üslup kullanılmıştır. Aslında burada ki sorgulamanın tercümesi, “Aman ha çabuk iyi olun, sizinle uğraşamam!” şeklindedir. Böylece bir şey yapamadığımız için bizi de vicdan azabından kurtarın şeklindedir. Bu günler de mutlaka geçecek fakat açtığı yaraların kapanması mümkün olmayacaktır. Kolay bir sınavı geçememiş olmanın zorlukları her daim karşılarına çıkacaktır. Yapacak çok fazla bir şey yok yardım ve destek gönül işi, zorla yapılmasının kimseye de faydası olmayacaktır.
Sonuç olarak; gökten zembille bir şey inmesini beklemek için yanlış zamandayız. Menkıbe olarak ve Bakara suresinde de anlatılanların gerçekleşmesini beklemedik. Fakat en azından sepetin uzatılmasını beklemek gibi hakkımız saklıydı. O da olmayınca bu davranış koronadan daha derin iz bırakmıştır.
Esenlik dileklerimle,