Muhafazakâr kesimde “Mülk Allah’ındır” ibaresi slogan olarak kullanılan bir ifade olup, aslında ilgili ayetin bir bölümüdür. Özellikle gösterişli binaların cümle kapılarını süsleyen bu ayet çoğu zaman taklitçiliğin bir yansımasıdır.
Hayatını Kuran ahlakı ile zirveye taşımış şuurlu Müslümanları tenzih etmekle birlikte bunun bilincinde olmayanlar çoğunluktadır. Mesela kapısına bunu yazan birisinin evini kiralamak istediğinizde adeta derinizi yüzeceğinden emin olabilirsiniz. Ardı arkası gelmez sorularla sizi tartmaya çalışırlar. Kalpleri bir miktar mutmain olduktan sonra da ortaya koyduğu şartlar sizi canınızdan bezdirecektir. Emlakçı, kontrat, noter, peşinat, depozito, demirbaş tespiti, kefil vs. ile ümüğünüzü sıkacaklarına şüphe yoktur. Kapıdaki ayeti hatırlattığınızda ise, “o iş başka, bu iş başka “ veya “ben bu malı helalinden kazandım” ötesinde ise “işine gelirse tutarsın” diyerek anında çark ederek son sözlerini söyleyeceklerdir.
Kiracı olmak, zaten başlı başına bir garibanlıktır. Kiracı; dar gelirlidir, bekârdır, talebedir, acizdir, yetimdir, öksüzdür velhasıl muhtaç demektir. Onun bu durumunu hafifletmek, yardımcı olmak aynı zamanda sosyal barışa da katkı sağlayacaktır. Aksi takdirde zengin ile fakir arasında ki bu mesafe uçuruma dönüşecektir.
Asrısaadette ki ensar ve muhacir ilişkisini düşününce İslam ahlakının nereden nereye geldiğini üzülerek görmüş oluyoruz. Hicret sonrasında muhacirlere kucak açan ensar eşinin dışında her şeyini önkoşulsuz paylaşmıştır. Hatta birden fazla eşi olan sahabeler bunlardan birisini boşamayı teklif etmek suretiyle muhacirlere destek olmuşlardır.
Hem, “mülk Allah’ındır, bizler birer emanetçiyiz” diyeceksin hem de ihtiras sahibi olacaksın bu çok yaman bir çelişkidir. Helalinden çalışmak, kazanmak, ticaret yapmak ve mal biriktirmekte bir beis yoktur. Sıkıntı tüm kazancının kendine ait olduğunu düşünmendedir. Bu mal içerisinde, fakirlerinde hakkı olduğunu bilmen gerekir. Bu zekâttır, fitredir, sadakadır, bağıştır, infaktır ve sonuçta vermendir. “Veren el alan elden üstündür” prensibi çerçevesinde elini taşın altına koyman senin için en hayırlısıdır. Çünkü bu konuda Allah’ın vaadi vardır. Aşırı hırs aynı zamanda insanları etik değerlerden uzaklaştıracağı için de hata yapma ihtimalini artıracaktır.
Sonuç olarak; bizler hem mallarımız ve hem de evlatlarımız ile bir imtihana tabi tutulmaktayız. Buradan kazasız çıkabilmenin şartı ise çok basit, İslam’ın çizdiği çerçevenin içerisinde kalabilmektir. Dünya hırsını, tamahı ve ihtirası bir kenara bırakarak ahireti kazanmanın gayreti içerisinde olmalıyız. Yoksa mal bıraktığımız evlatlarımız bizim için amelimizi kurtaracak işler yapmayacaklardır, bundan emin olabilirsiniz.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın