İnsanı birçok şekilde tarif edebilirsiniz. Bu felsefecilere göre farklı, sosyologlara göre farklı, antropologlara göre farklı ve ilahiyatçılara göre farklıdır. Fakat bunların ortak noktada buluştukları tek konu; insanın değer üretiyor olmasıdır.
Değerlerimizi de kıymet verdiğimiz şeyler olarak basitçe ifade edersek; insan hem üreten, hem tüketen hem de bir değer olarak en üstün mertebededir. İnsanı yücelten, fazilet ve erdemleri ise; adaleti, şecaati, iffeti ve hikmetidir. Bunlar olmadan insanın eşrefi mahlûkat olması söz konusu değildir. Eşrefi mahlûkat, bir Kur’an ifadesi olarak yaratılmışların en üstün mertebesidir. İnsanı yücelten ve ona değer katan erdemleri tek tek incelediğimiz de meseleye yeni bir boyut katmış oluruz. Böylece algı dünyamız ve vizyonumuzla alakalı bir seviye ortaya koyarak bir üst mertebeye geçmiş oluruz.
Adalet: Bu kavramı sadece mahkemedeki adalet olarak düşünmemek gerekir. Bunu en basitinden en karmaşığına bir olay karşısında ortaya koyduğumuz tutum belirlemektedir. Yani doğruya doğru, yanlışa da yanlış diyebilme cesaretini her ortamda ve her şartta gösterebilme tutarlılığı olarak düşünmek gerekir.
Şecaat: Sözlük anlamı olarak; cesaret, yiğitlik ve kahramanlık olsa da buradaki anlamı, öfkeyi dolayısı ile insanın kendisini frenlemesi olarak anlamak gerekir. Yani özet olarak “diklenmeden dik durmak” olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır.
İffet: Bunu hep namus kavramı olarak görsek de aynı zamanda; kötü iş ve sözlerden uzaklaşma olarak almakta lazımdır. Günlük hayatta yaptığımız her işi helal dairesinde yapmak, İslam’ın çizmiş olduğu çerçevenin dışına çıkmamak olarak görmek gerekir.
Hikmet: Bilgi, bilgelik ve bilinemeyen neden olarak sözlük anlamıyla ifade edebiliriz. Bunun ötesinde öğrenmeye, anlamaya, sorgulamaya aç ve açık olarak da görmek gerekir. Günümüzde klasik ifade ile “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı” örnek gösterebiliriz.
Bütün bu faziletleri yerli yerine oturttuğumuz zaman bireyi düzeltmiş olacağız. Bireyi düzelttiğimizde de toplum haliyle düzelmiş olacaktır. Bu durum tabi bu kadar kolay olmayacaktır ama en azından bu yola girmiş olmak da bir erdemdir diye düşünüyorum. Vizyon ve algıyı değiştirmek için illa da dibe vurmak gerekmiyor, bu gerçeği göz önüne alarak toplumun tüm kesim ve kurumları ile birlikte bu planı yapmak zorundayız.
Sonuç olarak; insan sosyal bir varlıktır. Buna bağlı olarak ihtiyaçları vardır, bunun ötesinde de değerlerinin olması ve bunu kıymetlendirmesi gerekmektedir. Bu duyguyu içimizde hissedip, arınma adına bir yolculuğa çıkmaz isek girdiğimiz tünelde ışığı görmemiz mümkün olmayacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın