Günlük hayatta özellikle kurumsal bir yapı ile iş ilişkisine girdiğinizde önünüze mevzuat denilen yapıyı dayatmaktadırlar. Bu öyle bir güç ve yapı ki akan sular durmakta, herkesin boynu kıldan ince eğilmektedir. Yapacak bir şey yok mevzuat öyle diyor. Tam olarak, ben bilmen derdini Marko Paşaya anlat durumu.
Mesela bankaya gittiniz, basit ve rutin bir işlem için öncelikle önünüze sözleşme adı altında bir kitapçık koyuyorlar. Adeta karınca duası gibi yazılmış ve son derece ağdalı bir dil, okusanız da anlamanız mümkün olmayan bir metin. Görevli memur son sayfayı önünüze açıyor ve şöyle ifade ediyor; “şu boşluğa okudum ve anladım yazarak imzalayın” siz çaresizce imzayı basıyorsunuz. Arada sıra dışı birisi çıkıp da “ben okumadan imzalamam” derse alacağı cevap bellidir. Bunun yanında görevli beden diliyle adeta sizi dövecektir, bundan emin olabilirsiniz.
Günümüzde mevzuat, ilkeler, yönetmelikler vs. yeterli olmamış olacak ki bir de iş etiği kuralları ortaya konmuştur. Kamu veya özel sektör fark etmiyor herkesin bu eğitimden geçmesi ve kabul etmesi gerekiyor. Nedir bu etik değerler diye baktığımızda özet olarak; kanunlarla sağlayamadığınız disiplini, ahlaki olarak insanların tavır ve davranışlarının kontrol altına alınmasını içermektedir.
Oysaki ahlak, bir yönüyle dini bir disiplin olup çalışma hayatında bunu referans olarak almak ne iş diye kafanıza takılmış olabilir. Normalde kıyamet kopması gerekirken iş, çıkar ve menfaat olunca her şeyin mubah olduğunu görmüş olursunuz.
Bir insanı bir belge imzalatarak ahlaklı ve erdemli yapamazsınız, bu o kişinin özüyle ilgili olduğu gözden kaçırılmaktadır, fakat modaya uymak adına kimse de hayır demiyor. Yaklaşık 20 sayfadan oluşan bu kitabı elinize tutuşturmaları yetmiyor; teslim aldım, okuyup uygulayacağımı taahhüt ederim diyerek imzalamanız gerekiyor. Bunu okuyunca ahlaken sınıf mı atlayacağız, tabi ki hayır peki amaç ne? İlerde bir uygunsuzluk ortaya çıktığında bak bu belgeyi imzaladığın ve uymadığın için iş akdini fesih ediyorum diyebilmek içindir.
Sonuç olarak; herkes kendini bir şekilde garantiye almak adına aşırı temkinli davranarak korku duvarları örmektedir. Böylece kimsenin kimseye güvenmediği bir sanal dünya meydana getirerek mutlu olmaya çalışıyoruz. Eskiden “söz senettir” bakış açısı ile karşılıklı güvene dayalı ahilik hukuku tesis edilmiş iken gelinen nokta acıdır. Hele karz-ı hasen diye bir kavramdan bahsetmiyorum bile, çünkü günümüzde pek rastlanan bir durum değil, yine de bilenler bilmeyenlere anlatabilirler. Siz yine de okudum, anladım diyerek imzalamaya devam edin, başka türlü hayat hakkınız olmayacaktır.
Esenlik dileklerimle,