Anlamlar yaratılan sebeplere eğreti yani geçici olarak verilmiştir. Sebeblerin faili yani müsebbibi Allah CC dır. Allah tüm sebepleri yaratandır. İnsan bu sebeplerden biridir. Gerçek te Maksat Haktır. Hakkı üstün tutmaktır. Ve onun dilediklerini ram olmaktır. Yüce Allah, âlemi, göğü, yeri, Ayı, güneşi, dolaşan yıldızları, iyiyi, kötüyü, halk, kendisini ansın, kulluk etsin, ona, noksan sıfatlardan arı olduğunu söylesinler diye yarattı. İnsanı da, kendi sureti üzerine yarattı.» Kendi huylarından insana eğreti yani geçici olarak huylar verdi. Zati ‘’DİN’’ Hak huyudur. Hakkın Sıfatlarıdır. İlk önceki Maksat bu meramı anlatmaktır. Anlamak tır ve inanmaktır.
Allah,kulluk sıfatının zıddı olan Hak sıfatını eğreti olarak insana vermesinin hikmeti insanın onu mülk edinmesini istediği içindir. Âmâ insan gafildir bundan. Hak’kın diğer yaratıklarına vermediği sadece insana bir ölçü ve kararda verdiği ilahi emanet işte bu huylardır. İnsan bu sebeple yaratılmışların en şereflisidir.
Bu insana verilen çok büyük bir şereftir. Tali mutluluktur. Âmâ ne yazık ki insan Rabbine nankördür.İlahi hükümlerdeki maksat bu meramı anlatmaktır insanın bunu anlaması ve inanmasıdır gaye.! Hz pir Mevlana; İnsanın çok değerli bu inciyi dünyada iken pek ucuza satmamasını, dünyaya değişmemesini ister.
‘’Sevgi ne kadar ileri olursa o kadar iyidir. Ancak Allahtan başkasına beslenen sevgi aşırı olursa... Halk feleğe kapılmıştır demektir. Feleğin çarkıysa boyuna döner; halkın hali de hal den hale döner-durur.
İnsan kimi vakit kutlu olur, kimi vakit kutsuz. Hz pire göre bu haller insana yapılan ilahi ikazlardır. Yani Hakkın verdiği, O eğreti sıfatı ona mülk etmedikçe sillelerden kurtulamaz insan der. Yani onun huyuyla huylanmadıkça ahlaklanmadıkça, insanın bu sillelerden kurtulamayacağını belirtir.Ama Hakkı değil de gider sebepleri kendine put edinir insan. Sebeplere bağlanır fakat onu yaratanı görmez. Çekilen ızdırapların dünyada tüm sıkıntıların en önemli sebebinin bu olduğunu ifade eder.
Birisinin hakkında beslenen dostluk da aşırı olmamalı, düşmanlık da. Bunların ikisinden de ağ yırtılır; ortalama gerek. Aşırı olmaması gerek dediğimiz bu dostluk, Haktan başkaları hakkındadır. Allah hakkındaysa aksinedir. Ona duyulan sevgi ne kadar ileri olursa o kadar iyidir.
Başına bunca vurur da gene İnsan baş çekmeden vazgeçmez, o sıkıntıları, o eline geçmeyen şeyleri yani Hakkın ikazlarını çabucak unutur insan. İnsan gaflettedir amma Hak gafil değildir insandan. Fakat bu unutuş insana fayda vermez. Hâsılı dünya işine pek sıkı sarılmamak gerek; gevşek sarılmak gerek. Çünkü Allah etmesin, dünya işine sıkı sarıldın, işe iyice giriştin mi, işin gerçeğinden gafil olursun. Allah râzılığını dilemek gerek, halkın râzılığını değil.’’
Bir şeyin anlamı değeri onun manasıdır. Yaratılmış her şeyin yani bu sebepten cazibesi vardır. Cezbeder çeker insanı ama cezbeden bu mana ve anlam latiftir görünmez. Hissedilir yaşanır fakat elle tutulamaz bunun gibi. Bu manalarla Hakikati arar ARİF olanlar şekillerde kalmaz. Kısaca bu dünya gökleri, Mana göklerinin aksindendir. Yani aksine yaratılmış olduğunu söyler. Hz pir ‘’Anlaşıldı ya; senin görünen şeklin, özünün bir örneğidir, böylece de görünüşüne bakarlar da özünü anlarlar senin.’’
Severler yada sevmezler gibi. Değer verirler ya da vermezler gibi. Demek ki yaratılmış bu canlı cansız şekiller manaları ile değer buluyor ya da bulmuyor. Manalarıyla, değerli olanların veya olmayanların aralarında tabiî ki de hikmeti gereği ilahi ve adil bir sıralanış vardır. Fakat bunlar yine de yaratılmıştır.
Öyleyse yaratılmış ama değerli olanların içinde bile olsa, insanın içinde değer verdiği en baştaki şekil suret mana veya her neyse, eğer Allah’tan ve sevdiklerinden fazla değer verdiği bir şeyse, sıkıntılar belalar o kişinin peşini bırakmaz azaptan kurtulamaz. Velev ki Hak istemesin.Günümüz çoğu inananın imtihanı budur.Bir türlü koyamaz gönlündeki sıranın başına en değerli mana olan Hakkı..!
Dünya bile anlamlarıyla cezbediyor insanı. Ya olmasaydı anlamı bir manası insan onun içindekine hiç bağlanırlar mıydı. Onu içinde putlaştırlarmıydı, onun için uğraşırlar mıydı, çaba sarfederler miydi ya da savaşırlar mıydı. Bu anlamlar ve manalar yaratılmışlara eğreti yani geçici olarak verilmiştir. İnanan gelip geçici olan şeylere inanmaz bağlanmaz. Bunların hepsi imtihan edilmek ve sınanmak içindir.Kim putlaştırıyor kim putlaştırmıyor bunu anlamak için.
Üzüntülü veya hasta bir insana Hakkın emri ve izniyle gönderilen neşe ve sağlık bir manadır..Ama yinede eğretidir bu manalar.İnsanın kendinde ve dünyada yaşadığı hoşluklar,ferahlar ,üzüntüler, neşeler,zenginlik ve fakirlikler eğretidir.Günü geldiğin de bu manalar asıl sahibine yani bu halleri gönderene geri dönerler.Zira bu manaların madeni sonsuzdur.Ve sahibi odur.Dilediğine dilediği kadar verir.Çünkü İsimlerin ve manaların sahibi Haktır. Demek ki yaratılan her şeyin taşıdığı bir anlam ve mana var.Var ama değil mi ki ona bu manayı veren bir de Yüce bir Yaratıcı var! Devam eder pir;
Şimdi hoşlukları, güzellikleri, şu sebeplerde görmemek gerek; anlamlar, sebeplere eğreti olarak verilmiştir; çünkü zarar veren de odur, fayda veren de o; çünkü zarar da ondandır, faydada. Halbuki insan sebeplere takılıp kalmıştır. Halbuki, insan gibi sebepler de yaratılmıştır.
Aslında Sebepler bahanelerdir. Hakikatin önündeki ince kat kat dizili perdelerdir. Yaratılmışın sebeplere itiraz ve isyanı kadere karşı gelmektir. Hale razı oluş ise şükürdür. Tedbir ise emrolunanadır. Şeriat bu sebeplere bir ölçüdür koymuştur yani orta yoldur. Teennidir. Edebe riayettir. Bu hükme, razı ve ram oluştur. Kaza ve kadere sabredişdir. Tüm bunlar Allah emrettiği içindir.
Alemin yaratılmasından maksat onu anmaktır meram budur.İlahi vahyin ve tüm Kutlu elçilerin maksatı bu meramı anlatmaktır, insanın bunu anlaması ve inanması içindir.Tüm yaratılmışlara ve eğreti sebeblere takılıb kalmamak, yaratılmışlara bağlanmamak müminlerin ve takva sahiblerinin yoludur. Alemlerin ve içindeki yaratılmışlara manayı veren tek ve gerçek Varlığa yani Manaların sahibi Allaha bağlanmak ve inanmak teslim olmak inananların kalıcı sağlam bir kulpudur.
Hakikatte maksat, anlatılmak istenen meram budur. Dünyaya ve sebebler gelib geçicidir. İnsanda böyledir. Fanidir. İnsana günü birlik verilen neşe sıhhate bağlanmaması, zenginliğe aldanmaması, fakirliğe üzülmemesi onun imtihanı içindir. Ona bu halleri yaşatanı yani gönderene inanması içindir. Kişi öldüğünde yanında kim kalır. İnsanın eşi dostu ancak mezara kadar var. Sonra kim kalır iyi veya kötü amelleri onlarda insanın öldükten sonra değerini anlamak değer verdiği şeyi göstermek içindir.İnsanın gerçeği o zaman ortaya çıkar.
Yüce ‘’Allah (cc)’’ en değerli ve en yüce mukaddes bir ‘’Mana’’dır.Tapılacak ve umut bağlanacak olanda odur.Yoktur ondan başka tapacak yüce bir mana.
AMİN
Kaynak Fihi Ma Fih
Ahmet Düzgün