Yazık ki insan nereden geldiğini nereye gideceğini düşünmemiş, anlayamamıştır. Öfkesini, hırslarını kendine rehber edinmiştir. Kendi fıtratına yani yaratılışına aykırı hareket ederek ona düşman kesilmiştir. Ve bu uğurdaki mücadelesini hak sanmıştır. Bu kuru ve boş bir zandan ibarettir.
Zira hastanın, verdiği bir iğnenin acısı yüzünden doktora düşman olması cehaleti nimi gösterir yoksa çok akıllı biri olduğunu mu, hasta doktora düşman olmuş, çocuk kendini döven anneye, balık denize düşman olmuş, talebe hocasına kin beslemiş bunun kime yararı var!
İnsan, hayatın sadece yemek içmek özgür olmak, arzu ve isteklerine göre yaşamaktan ibaret olduğu zannı ile ideolojiler üretmiş sonrada bu ürettiklerine inanmıştır. Şu kısa hayatın ölümle biteceğini aklına bile getirmemiştir. Yarın yok olacak dünyaya ve onun içindeki şekillere gölünü vermiş, bir bayat ekmeğin derdine düşmüştür. Bu uğurdaki düşüncelerini, inadını ve kinini kendine put ilah edinmiştir.
Ölümden gafil olan, öleceğini düşünmeyen kişi, duygusuzdur. Hakikati göremez olmuştur da, bir dilim ekmek için şu dünya pazarında gamlara batmış, bu sebeple, isyana hak ile savaşa girişmiştir... Ekmekle gelişen ve devam eden hayat, ancak ekmek ister. Hâlbuki hakikatler yani hayatın gerçekleri insan kılığına girmiş hayvanların anlayacağı bir iş değildir.
Dünyadan öte bir yurt olmasaydı dünyaya gelenler nereden gelir nereye giderlerdi. Bir tohumun ambarı olmalı ki toprağa ekilsin. Bir numune olmalı ki aslı aransın. Bir eser olmalı ki sahibi bulunsun. Yani dumanı görünsün de ateş görünmesin bu mümkün mü?
Nişaneleri anlayacak ve görecek akıl, göz sahibi neredeki bu yolu anlasın, bilsin. İşte gerçek akıl sahipleri ile aklını ilah (put) edinenlerin arasında fark burada başlar. Hayatın sadece bir enerji dönüşümü olduğundan ibaret gören akıl hangi insana ve insanlığa saadet getirecek.
İnsanın kendi gerçeklerinden kaçıp, batıl ideolojiler uğruna kendini kandırması, hakikatle kinle savaşa girişmesi nereye kadar sürecek. İnsanın, aşikar gerçekleri, inkarla karalamaya çalışması, aynadaki kendi görüntüsünü tanıyamaması başını deve kuşu gibi kumlara gömmesi, inananları hiç yolundan çevirir mi?
Yaşadığımız bu son referandum sonucu, hayırcı cephenin Molla kasım gibi sonradan anlayacağı, mukaddes bir gerçeğin başlangıcı olacaktır. Bu kadar mı kördük, diyecekleri gün pek yakındır.
Selam ile
Ahmet DÜZGÜN