Görünüşte emanete hıyanet etmek demek, birinin sana mukayyet zaman verdiği bir şeyi ve eşyayı muhafaza etmemek aynı aldığın gibi gönül rahatlığı ile geri vermemek demektir. Buradaki hıyanet insanadır telafisi kul haklarına girer. Kurtuluşu belki mümkündür.
Akıbetini ancak Hak bilir.
Lakin hakikatte emanete hıyanet etmek demek ise insanın onu sahiplenmesi kendi hakkı gibi görmesi demektir. Bu hıyanet ise Hakk’a yapılan ihanettir. İşte asıl felakette budur.
Bu felaket insanın içinde elim bir huzursuzluğuna sebep olur. Ancak bu huzursuzluk kalbte yaşanan bir huzursuzluk değil tam aksi nefiste yaşanan bir huzursuzluktur.
Nefsin huzursuzluğu ile kalbin huzursuzluğunun sebebini iyi ayırt edemeyenler ya çocuktur yahut cahil.
Bu konu başka bir bahistir. Bu insanın kibridir. Kendini kibirlenmesi büyüklenmesidir. Bu bahiste kim bulunursa bulunsun ilhamını kimden alırsa alsın bu gibi düşünce ve anlayış şeytanın ve şeytanlaşmış insanların işidir...
Mukayyet yani geçici zaman hakkın emanet olarak insana verdiği her şeyi insanın hiç sona ermeyecekmiş gibi sahiplenmesi kendini öne çıkarıp hürlük taslamasından başka bir şey değildir. Nihayetinde bu fikre sahib kişi Hak'kın gazabına müstahaktır.
Mümin, bu dünyanın insan için bir imtihan ve sınanış yurdu olduğunu kesin ve kati sözle inanmış kişidir. Ruhsat miktarınca dünya ve içinden istifade edip, iyi işler yapar ve geldiği ana yurduna göçüp gider. Mümin dünyaya bağlanmaz ona iltifat etmez. Ardına bile bakmaz. Zaten büyükler akıllı insana bir söz kafidir yeter demişlerdir.!
Müminler dünya alışkanlıklarına inanmazlar. Onlar hayra iyiliğe tevazuya, hakka bağlanırlar. Ona inanırlar. Onu üstün tutarlar emirlerine uyarlar. Batılla, küfürle, şeytan ve onun ordularıyla savaşırlar. Bu yüzden temsil makamında olanlar halka nispetle mesuliyetleri daha fazladır.
Emaneti sahiplenmekte ısrar etmek hırsı kıskançlıktan başka bir şey değildir. Bu kıskançlığın asıl sebebi ise dünya sevgisidir. Bu yüzden kıskançlık insanın iki gözünü kör eder. Baş gözü ile kalb gözü kör olan insanın halka, yalandan fitneden fesattan başka bir şey vermez getirmez. Hırsla gelen iktidar hırs getirir ve doğurur. Sektörünü öylece kurar gelişir... Ancak aksi böyle midir tabi ki değildir.
Eğer bir insana yaptığı iyilikleri ihsanları cömertliği şahitlik ediliyorsa, gerçekten bu onun hakkıdır. Çünkü şöhretiyle gönlü, birlikte yürüyor ve insan anılıyor demektir. Bu güzeldir. Yok eğer kötülükle ve hırsla anılıyorsa iş hayırsızlığa doğru gittiğine delalettir. Hasılı her şey kararında güzeldir.
İnananlar bu tür anlayışlardan uzak dururlar sahiblenmekte kendilerini, ön plana çıkarmakta ısrar etmezler. Bu ısrar öfkenin hırsın ısrarıdır. Takvanın değil. İnananlar nerede olursak olalım hangi makamda veya yerde Allah bizi hırstan ve dünya sevgisinden onun şerrinden korusun!..
Ahmet Düzgün