İnsan, ancak çalıştığını elde eder! Fırsatlardan ancak uyanık olanlar hazırlıklı olanlar istifade eder. Kısmet görenedir. Buda yine Allah'ın himmeti nispetincedir. Hazırlığı olmadan bir madene bile gitse insan bir habbe alamaz..Allah nasib kısmet etmemişse ne fayda. O yüzden Haktan bilmek ve ondan istemek müminlerin ahlakıdır. Allah başı ve sonu görsün anlasın inansın diye insana iki göz vermiştir. Hayvanada iki göz vermiştir ama o hayvan işin sonunu görmez. Hayvan çift gözlüde olsa dahi sonu görmediği için tek gözlü sayılır.
Nasib kısmet gören adamındır yoksa kör adamın değil. Kısa görüşlü adam başını yerden kaldırıp rabbinden istemeyi bir türlü düşünmez çünkü tek gözlüdür yani kör görüşlüdür. Sürekli şikayet edeceğine azıcık düşünse ellerini kaldırıp Ondan isteseydi Allahın himmeti bir vesile ile onu bulurdu. İstidat kabiliyet kazanırdı.Ama kısa ve kör görüşlü adam işlerinin başını görür yani şeklinini görürde ardını görmez düşünmez bile. Hayvandan bir farkı yoktur Hep önünü görür bu günü görür birde önünde biten otu samanı görür.. Çünkü aklı fikri doğduğunda ete ota ve toprağa bağlıdır. Ona göre düşünür ve yaşar. Ondan kendini bir türlü alamaz. Tek gözlü kişi ona derler ki yalnız içinde bulunduğu hali görür..
Bu yer ve içindekiler insanın yüce göklerden gelen anlayışın yani inancın önüne çekili ilk perdedir. Bu yer perdesinden kurtulmazsa insan kısa ve dar görüşlü kör görüşlü olur. Kısa ve kör görüşlü adam kendini oraya bağlayan ardındaki tesir edeni düşünemez ki düşmanı dost sanır.. Elde edemediği istek ve ulaşamadığı arzularından dolayı sürekli ihtirası artar isyanı artar. Suçlamak için dışarda birilerini arar. Merdutluk yahut mendeburluk, talihsizlik ve bedbahtlık zati buya..
Orta görüşlü adam ise aklı yavaş yavaş çalışmaya başlayan başını yerden kaldıran adamdır. Etrafında gelişen hadiselerden her yönden ibret almaya bakar.. Kendi kendine soru sorar cevab verir. Ne kadar ömrüm kaldıki benim der, nereden geldim nereye gidiyorum diye kara kara düşünür.. Bizi yaratan kimdir Rabbin özelliği nedir, bu et bu ot bu hayat bu kainat nedir diye tefekkür eder. Hadiselere sadece mide gözüyle geçim derdiyle bakmaz. Dok ve olgun akılla maddi ve mana gözüyle bakmaya çalışır. Zahiri ve batıni iki gözü elde etmek için sorgular cevablar arar. Hayatı ve ardındaki hakikati anlamaya çalışır.Bir süreti varsa bu varlığın haliyle birde görünmez birde canı vardır diye derin derin düşünür. Senin bir canın varda bu varlığın canı neden olmasın.. Senin bir aklında varda varlığın külli aklı neden olmasın gönlü olmasın diye tefekkür eder.. Bir yerde karar etmez.. olgun miktara gelince durur. Anlayışını sürekli arttırır. Her insanın cihanı görme çerçefesi, anlayışıncadır. Anlayışını ve bakışı arttırmak insan farzdır. İnsan bu yeryüzünden başlayıp en büyük arşa değin anlayışını,bakışını ve inancını arttırır yüceltir. Bu anlayışı arttırma kabiliyeti sadce ademoğluna verilmiştir.Hayvan oğluna ve bakışına kimseye bu sır verilmemiştir..
İnsan bilgiyle gelişen varlıktır etle otla samanla şişmanlayan üreyen varlık değildir. İnsanın dar alışkanlık halne gelmiş huylarından bir an önce kurtulması geniş ön görüye sahib olması kaçınılmazdır.Yoksa kısa görüşlü insan bu bataklık da mide ve ten korkusuyla çırpınır durur. Halbuki insandan anlayışının keskin görüş haline gelmesi istenir. Çünkü keskin görüş inancın görüşüdür.. İnsanın görüşü inanç haline geldiğinde ona başka bir göz bağışlanır. Ona nurda denir. Buda insana hakkın bir lutfudur. İnsan hep o gözle bakar ve görür. Herşey ona gözükür. Öyle bir ileri göze sahib insan öne bakar sonu görür sona bakar başı görür. Yani akibet ne olacak onu bilir anlar görür...Kısa görüşlüler ise kuyuda kalakalmıştır. Ama Allah'dan yine umud kesilmez çünkü onlarada kuyunun içinde iken gök ve güneş görünür.
İnsan ete ota eve toprağa fazla bağlanmaz..Alem insan kıymetini bildirmek için onun etrafında dönerken insan a hizmet ederken insanın etin otun evin etrafında dönmesi kadar ahmak bir görünüş yoktur.. Yemek bi yere kadardır.. Lokmadan el çekip lokmana gelmek onun bakışına sahib olmak ise hikmettir erdemdir. İnsana hergün bu boğazdan yediğin doyduğun yeter artık birazda ilahi ağızdan ve akıldan doy diye gizli açık her an hitab gelir vahy gelir.. Ama duyması için öyle de bir kulağa sahib olması gerek. Şimdilik kulağa sahib değildir ama değildir ama dua etse istese verilir. Allahım anlayışımı arttır ilmimi arttır duası istidatı arttırır.Zira istemeyene vermezler. O kulağı isteyene verirler.. Sen o kulağı edinmeyi hiç istemedin ki hep para makam konfor istedin sana nasıl versinler. Birazda gözden doymalı kulak dan doymalı insan, akıldan doymalı ki canı şu yeryüzünden aşağılardan kurtulsun çıksın yücelsin..
Hz pir şöyle buyurur ''Allah talihsize bir zahmet erdi mi o pılısını pırtısını toplar, küfür ve isyan semtine çeker. Talihli birisine bir zahmet verdi mi o, pılısını pırtısını daha yakına çeker getirir.Belâ ve can korkusu mihenktir... onun içindir yiğitler, tehlike anında korkaklardan ayırt edilirler.''Kısa görüşlülerin özelliği nafakası kısıldığı zaman itiraz etmeye isyan etmeye ve şomluk etmeye çok meyillidirler. Onlar bu yer ve yurdtan dünyadan ve içindekilerden başka bir şey görmezler.
Akıllı insan ise bu bela ve sıkıntı nimeti dolayısıyla şükre sabra yani hakka sığınırlar hakka yanaşırlar. Şikayet etmezler. Hakka dayanırlar vardır bir hikmeti derler. Hak bu yerlerin ve göklerin çok ötesinde bir ama da yeryüzünde ise manasındadır..Özetlersek kısa görüşlüler toprağın verdiklerine yani maddey sığınırlar, akıllı ve ileri görüşlüler ise Maddeye ve onun görüşüne değil Allaha sığınırlar. Onun manasıyla işveleşir dertleşir sevişirler. Kısa ve hayvan görüşlülerde tam aksi maddeyle işveleşir dertleşir sevişir dövüşürler...