Mana ehline uzun sözler kısaltılarak, suret ehline ise kısa sözler uzatılarak söylenir.
Büyükler akıllıya bir işaret yeter buyurmuşlardır. Akıllı adam azdan çoğu, taneden ambarı bulur görür. İnsanın kısa sözden geniş tafsilat elde etmesi için ancak bu bedenin zahiri beş duygusunu hakikati anlayacak ve görecek duygular haline getirmesi yahut gelmesiyle mümkün...Ki uyuyup uyuşuk kalmasın çalışıp hal kesb etsin..
Her iki taraftan suret ve manaya baksın, bu zıdlardan kabiliyet ve istidat kazansınlar.
Manalar varlıklarda, bir ad ve o adın içinde saklanan kudsi tadlardır. Cüzden külle, yoklukdan varlığa doğru kemal halindedirler.Sende ve bende ki resm ve remz olunan bu duyguların ardında başka manevi duygular gizlidir. Bunlar kuvveyi kudsiyeler yani yüce kabiliyetlerdir. Bu görüş, duyuş, koku alış, tadış, dokunuş, manevi duyguların dış yüzü yani kapısının dış halkasıdır.. Onların üzeri bu izafi perdelerle resm ve remzle sembolize edilerek örtülmüş, kudsi kabiliyetler gizli örtülere bürünmüştür.
Aslında gizli maksad, cihetsiz ve yönsüz yönün ardındaki manevi kuvve ve kudsiyeleri edinmektir. Onlarla daha bu dünyada iken yaşamaktır. İnsandan maddi duyguların manevi duygulara yani görüş, duyuş, koku alış, tadış ve dokunuşlara dönüştürmesi istenir. Bunun farkına varması demektir. Farkı fark bu kabildendir.
Maksad o kabiliyetlere ermek o özelliğie bürünmek ve onlarla huylanmaktır. Resuller bu sebeble uyuyan insanları uyandırmak için gelmişlerdir
Hz Ömerin dağın ardını görüşü, Hz Yakubun, Yusufun kokusunu alışı, Yahutta aşkın,kadehsiz içilen şarabın tadının alınışı, bir meleğin üfürüşü ve dokunuşu yahut, hatifden geleni hitabın ses ve söz şeklinde gizli duyuluşu bu kabil özelliklerdendir. Bu mana ,malumun insanda ilm oluşu gibidir..
İnsanın varlıktan soyunması ,onunda hayalden soyunması gibi bir hal kesbidir. İnsanın yoklukdan varlığa, varlıkdan da yokluğa dönüşünü hal kesb etmesi işte bu kudsi kabiliyetlere kendini getirmesi istenir. Eğer getirmezse nihayetinde ilahi adalet onu zati getirir..
Bu dünyadaki ölmez sandığın duygu alışkanlıkların yarın seni bırakır. Akıllı adam bu bedenin duygularını şimdiden öldür yoksa bu duygular çoğunu öldürdüğü gibi senide beni de öldürür. Onlar tabiat huyları ve hisleridir.
Bırak alçaklarda kalsınlar. Çünkü onlar ancak bu toprağa yaraşır özelliklerdir. Zira bunlar başka bir ahir yaşayış için bir işe yarayan unsurlar değil.
Onları burada bırak da duyguların başka bir çeşit duygulara devşir. Duyguların başka çeşit doğsun yahut huy olsunlar.. Kemal bulsunlar yani anlayışın idrak ve ibret ıssına dönüşsün, insan ciddi ciddi düşünsün anlasın demektir...
Yani hadise ve hadisata;
İbret ve İDRAKLE BAK, EŞEK VE ÖKÜZGÖZÜYLE BAKMA
İbret ve İDRAKLE DUY, EŞEK VE ÖKÜZ GİBİ DUYMA, İBLİS ve NEFSİNDEN DUYMA UYMA
İbret ve İDRAKLE TAD AL, ÖKÜZ VE EŞEĞİN ALDIĞI TAD' DA KALMA BAŞKA TAD AL
İbret ve İDRAKLE DOKUN, ŞEHVETLE DEĞİL, YANİ AKILLA DOKUN, KALBLE DOKUN
İbret ve İDRAKLE KOKLA, VARLIK KOKUSUNU DEĞİL MANEVİ KOKULAR EDİN DEMEKTİR.
Hülasa; akılla bak, akılla duy, akılla tad al, akılla dokun ve akılla kokla...Hülasanın hülasası ise kalble bak ,kalble duy, kalble dokun, kalble kokla, Hülasanın ziyası ise ruhunla yani canla bak, canla duy ,canla dokun ,canla kokla, canla tad al yahut ver demektir.. Bu ziyanın cevheri ise gönülle bakmak, gönülden duymak, gönülden tad almak, gönülden dokunmak, gönülden koklamayı varlığa ve sana resm ve remz eder.
Evet değiştirmezse insan duygularını eşşekle öküzün anlayışı gibi kesret bir hayat sürer yaşar.. Yani bu eşekle, öküzü eğitmese insan ahırın anlayışında kalır demektir..! Ardındaki cevheri anlasın otu ve otlama yolunu bıraksın başka bir yola koyulsun arasın bulsun. Şu başı boş öküz ve eşekler hizmette olsun bulunsun.Artık bir daha salma havluya cayır ve otlağa meyletmesin..
Süreti bıraksın latif aleme ve manaya yönelsinler sonra seni çok süserler oyalarlar.. Onlar seni süsmeden sen onları süs yap.. Hakka ve cana ziynet olsunlar..! sana hizmet etsinler
Artık yeter aynı yerde bu kadar otladığın..
Sürekli korku ve heyecan içinde yaşadığın.. Bu sermayeden başka ''BİR'' sermayeye geç...Evvel sermaye gelişmen büyümen için sana verilen helal anne sütüydü ama ondan da vaz geçmen gerek.! Geçmezsen zorla getirirler zahmetli lokmaya. Bi dönem lokma ve ekmekle, zahmet ve nimetle oyalanırsın oynarsın avunursun. Ol dem gelir bu suretlerden ve şekillerden yani tenden de geçirirler.. Şu veya bu şekilde tenden yokluğa gelirsin..
Ahir aleme yani mana alemine gelirsin .Ne isen yokluk ayinenden görünürsün..
Hep burnun doğrultusuna gittiğin yeter. Sonu düşün, bugün yarın belki sana, hayal gibi gelebilir ama yarın olduğunda da bugün sana hayal gelecek öyle bil öyle gör anla..
Sonu düşünmek çok büyük bir iştir Allah vergisi bir iştir. Akıllı insanlar hadiselere böyle bakar, ileri gören göz edinir şimdiden görürler. öyle bir Kulak edinir melekleri duyarlar, başka bir burun edinir cennet ve dost kokusunu duyarlar, ip uçlarından manevi o tad ve lezzete ulaşırlar, vahdete yani birliğe kavuşurlar..
Akıllı adam işin sonunu görür önündeki otu ve samanı değil sözü büyük bir sözdür. Sen üzerinde çok Tefekkür et.. Yarın bedenin hareketsiz, sessiz ,kör sağır, tadsız bir yığın haline dönüşmeden yani ihtiyar olmadan, acele et ..akıl ihtiyarını erkenden uyandır da, gözlerin, kulakların ,ağzın ,burnun ,elin, ayağını yani vücudun içi dışı başka ''BİR '' hale gelsin yahut getirsin..
Zira bu beden körlüğünde, yarın sana lazım olucak, tek ışık akıl ihtiyarlığında gizlidir. Hürriyet akıl ihtiyarındadır, beden ihtiyarlığında ve yığınında değil ademoğlu...