Bütün işlerde Hakkın takdiri ve tesiri ile kevn olur. Bu tesirlere kulun kendi vesile olduğu gibi ısrarla aranması ve azgınlaşmasıda vesile olur. İnsanın ısrarla yaptığı fena yada kötü şeylerin dünyada da ahir alemde muhakkak bir karşılığı vardır.
Her amel ahirette ona göre adil bir karşılık bulur ve bir sürette görünür. Yaptığımız iyi ve kötü amellerin manaları ahiret aleminde iyi ve kötü amellerin canlarıdır. Latif bir şekilde görünür şahidlerimiz olurlar. Ama emir aleminde öyle karşılıklar ve hak edişlerde var ki , dua ve himmet sebebiyle mahfuz dur. Latif halde beklerler. İnsanlık ve kul azmadıkca arş titremedikce bu hak edilişler dünyaya gelemez.
İşler haddİ aşınca , sır olan ilahi ikaz, yüce bir emirle latiflik aleminden açığa çıkar ,tüm dehşetiyle vukua gelir insanlığa görünür. Hal ve mana diliyle insana ; İşte ısrarla arandığınız fiyat biçilmez miktar benim, şimdilik size biz ölçüyle gönderildim. Eğer İbret almaz azgınlaşmayı zulmü bırakmazsanız.. ziyadesini bekleyin.. der gibidir..! İnsanın Allah'ın dinine olan kini lezzet haline gelmiş ,dinle alay edecek kadar insan alçaklaşmışsa herkes umumi felaketi beklesin...
Yüce hak dilerse umumi felaketi kimseye ayrım yapmadan verir. Bu musibet ve belalar insanın acizliğini, bilmesi kendine gelmesi için belirli bir ölçüde gönderdiği ilahi bir ikazdır. Rabbim inananları bu felaketten korusun..İnsanların azgınlığı bu alaycılığına karşılık Allah hükmünde Aziz ve Hakimdir.
Müminlerin bırakın amellerini, fikir ve anlayışta taraf oluşta dahi duruşları bir değil. Çoğu mümin Hak ile batılı ayırt etme ferasetinden yoksun. İhtiyaçları dininin önüne geçirmiş şeytanın kiniyle bir olmuş haberi yok.Bu uğurdaki mücadelsini erdem yahutta din sanıyor. En yükseğinden avama kadar hiç kimse iç muhasabe yapmıyor. Kimse bu konuda otoriteyi tanımıyor dinlemiyor. Yahut suçu, hiç kimse kendinde görmüyor. Bir kenara çekilip rabbinden af ve mağfiret dilemiyor.
Çoğu kişi bu işlerin arkasında bir suclu görmek istiyor bulmak istiyor.Düşmanı dışarda arıyor. Haliyle meydan bulan Melun şeytan ve avaneleride ellerini ovuşturuyor. Araya nifak sokuyor çarşı pazar böylelikle panikliyor karışıyor. Melun şeytanın malzemesi olmaktan öteye varmayan bir anlayış duruş söylem ancak batılı memnun eder .Ama insan Allahın gazabını bu tavrıyla kendine davet ettiğini bilmez. Tavırlarımızın ve tercihlerimizin aslı ya kindir yahutta din. İnsanın duruşu görüşü ve savaşının kaynağı, ya bu kinin ateşinden yahut din nurundandır. İman ve küfür bu kaynak dan beslenir büyür ve gücünü alır. Bu yakıcı yıkıcı ateş şeytanın ahlakıdır Yapıcı ve yüceltici olan Din nuru ise Hak ahlakının libasıdır.
Her mümin dünya ile ahiretin, birbirinin zıddı, tersi olduğuna iman eder. Birini sevindirmenin, diğerinin gücenmesine sebep olduğu kesin gözüyle inanır bilir. Hadiselere ve meselelere öyle bakar. Bu nedenle kendilerine çeki düzen verir. Orta yol tutar. Haddi aşmaz. Hak dan korkar. Aşmışsa başına bir felaket geleceği korkusuyla af diler. Zira bu ümmet orta ümmettir.Yani mümin insan bunların birinde zevk aramanın , öteki alemde elem çekmeye sebep olduğuna kesin gözüyle inanır. .Olgun duruş ve bakış görüş budur.
Alemlerin Rabbı olan Allah (cc ) inanan inanmayan herkes için bu ilahi ölçüyü koymuş insanı tenbih etmiştir. Dünya nimetleri, lezzetleri çok olanlar, lazım olan şükrü yapmazlarsa, ahirette çok acı çekecekleri ihtar edilmiştir. Azgınlaşmanın cezasın daha bu dünyada iken başına geleceğini bilir..
Size gelen bela, musibet, kabahatlerinizin, günahlarınızın cezasıdır. Bununla beraber Allahü teâlâ, bir çoğunu da affederek musibete maruz bırakmaz.) [Şura 30] (Ey insan, sana gelen her iyilik, Allahü teâlânın ihsanı olarak, nimeti olarak gelmekte, her dert ve bela da kötülüklerine karşılık olarak gelmektedir. Hepsini yaratan gönderen Allahü teâlâdır.) [Nisa 79]
Dünyada iken sabreden isyan etmeyen müminler, ahirette çok lezzete kavuşur..Ahiretin lezzetlerini ve ahiretin rahatını dünyada peşinden koştuğumuz lezzetler engel olduğu kesin gözle inanmak müminlere farzdır. Başkalarına nimet gelince sevinir, dert gelince üzülür. Müminler ise nimette de, dertte de hamd eder. İşlerin güzelliğine, çirkinliğine bakmaz, işleri yapanın güzelliğine bakarlar.
Müminlerin gayesi Allah dır. Ona güvenir ve dayanırlar. Hiç bir mümin ameline takvasına ihsanına güvenip dayanmaz ameline sığınmaz. Onu putu yapmaz. Mümin sadece ve sadece Allah'a inanır ve tapar. Sadece ona sığınır. Ameline tapan ve sığınan mümin amel peresttir. Din sırf Hakkın oluncaya dek yapılan kulluk ibadettir..
Dünya ve ahiretin bütün saadeti, görmeden inanmaya bağlıdır. Bu gaybi inanış müminlerin en önemli bir özelliğidir .Yüce Hak kendine inananları , '' Bu, Allah'ı görmeden O'nun dinine ve peygamberlerine yardım edenleri ortaya çıkarması içindir. (Hadid-15) olduğunu tarif etmiştir. Müminler o gaybe ve o gaybten gelenlere inanır onlarla imtihan olurlar. Bu dünya bir imtihan yeridir. Hakkın dostları ve taraftarları, görünüşte belada gibi görünür ama gerçekte ise onlar şimdiden zevk ve sefada içinde bil. O göze be bakışa şimdiden sahib olmaya çalışmak müminlerin itikatıdır.. Çünkü ö göz ve bakış, Hakkın bakış ve görüşüdür. Ne mutlu o göze sahib olanlara.
Yüce Hak ahiretteki sonsuz lezzetlerinin kıymeti bilinmesi için, yeryüzüne hazinelerinden numuneler göndermiş şu veya bu kalıb içinde fani lezzetleri imtihan için gizlemiştir. Allah İnsana dünyada bu lezzetlere tapmamasını peşinden koşup azgınlaşmaması gaye edinmemesini istemiştir. Zira bu numuneler İmtihan içindir. Bu numuneler kimin iyi iş kiminin kötü işler yapacağını denemek için olduğunu bildirmiştir. İnsan lezzetlerin gercek ve sonsuz kaynağına ulaşmak için dünyada ruhsat miktarı ölmeyecek kadar istifade eder. Azgınlaşmaz..Alemler üstü olan maksadına bakacak ve dönecektir...
Bir çok kaynakta geçen Hadislerde efendimiz : ''Küçük-büyük her musibet, affedilecek bir günah veya kavuşulacak bir derece içindir.'' buyurmuştur. Musibetler yüzlerin karardığı günde, sahibinin yüzünü ağartır. Müminin günahları aff oluncaya kadar bela ve hastalık gelir. Kul için Allahü teâlâ katında öyle bir derece vardır ki, ameli ile o dereceye kavuşamaz. Belaya müptela olunca, o dereceye kavuşur. Şüphe edilen altını, ateşle muayene ettikleri gibi, Allahü teâlâ insanları dert ile, bela ile imtihan eder.Buyrulmuştur.
Hadislerde geçen sırrı ve müjdeyi gören gözlere ve inanan kalblere ne mutlu. Allah bu şüheda yurdumuzun askerlerini milletini korusun.Bu güzel yurdun bayrağına ihanet etmeyen, evinde, gönlünün bir köşesinde bu bayrağı taşıyan her kesi eminlik yurdundan gönderdiği eminlik melekleriyle insanımıza yardım etsin bu beladan onları emin kılsın. Amin