Cömertliğiyle nam salmış zenginlerin etrafında yoksullar nasıl sıra sıra dizilirse, devlet ve ikbal sahibi bir büyüğün kapısında da halk öylece dizilir, ondan ihsan ve inayet bekler. Herkes dertlerini dile getirmek çare bulmak için saygı ve edeble durur. Usul atamızdan töremizden böyle gelmiştir hep böylede süre gider. Herkes bir yardım umuduyla bu kapıda bekler. Herkesin elde edeceği menfaati neyse sen onu kendi nafakası say ,gör, bil..
Herkesin düşüncesine göre beklentisi var. Ki bu düşünceler muhtaçların derecelerini bir bir ortaya çıkarır. Her hüner yahut hile en nihaye bu kapıda herkese göre bir karşılık bulur. Ortaya çıkıp görünür. Kimi açlığının giderilmesi için bekler, kimi hastalığının devasını ister, kimi borçlarının çözümünü diler. Kimi dünyalık mevki arar, kimi itibar bulmak ister. Kimi de bu kapıda durur ama kimse onu görmez.
Bu kapıda itibar sahibi olmak ancak inayet ve ihsanla olur. Ancak bazı inayet ve ihsanlar vardır ki itibar şeklinde insanda olur çoğu insan kaldıramaz taşıyamaz bir gaflet anında ayağını kaydırır. Ayağın kayacağı bir itibardan, her an süretsiz beklenen arada bir ihsan daha yeğdir. Sürekli olan ihsan ise ,sahibinin sireti ve sureti ayna olan insandır. Ki o da nadir bulunan elmas gibidir dünyada pek az bulunur.
Gizli hsan sevildiğini bilmen anlamandır. Sevildiğini bildiğin ve anladığın içinde şımarmaman fazla nazlanmamandır. Gizli açık sınırları koruman, hassas işlere burnunu sokmaman orayı burayı karıştırmaman dır. Hak etmediğin birşeyi ısrarla isteyip durmamandır. Karlı kararınca yani ölçülü olman taksime razı olmandır.
Bu sığınılan kapılar ihtiyaçlar sebebiyledir. Lutuf bu kapıda herkese bir camidir. İhtiyaçlar olmasaydı bu ihsan ve ikramda olmaz böyle bir kapı da bulunmazdı. Dünyada ki bu kapının sahiblerinin hepsi gecidir. Şimdilik bu kapının bekçileri onlardır. Bu sahibler ya elindeki varlığın bilincinde şükrane ve cömert kişi olurlar yahutta nimete nankör karun gibi sefih olurlar. Bilincinde olanlar ondan aldığını onun yolunda harcarlar.
Hakikatte ihsan sahibleri ellerindeki bu zenginliğin ve devletin sonsuz madeninin yani denizinin sahibini çok iyi bilenlerdir. Cimrilik etmeyen ondan aldıklarıni yine onun uğrunda infak edenlerdir.Velev ki aşka gelmesinler, ölcülü ve ölçüsüz iradeleri dışında halka saçarlar. Bu sarhoşluk yahut muhabbet halini sen alemin var edilmesine kinaye bil.
İhsan sahibi olanlar kapsında beklenmesini çok severler. Ancak ihsan sahibi olmayan zengin ve büyük kişiler de tam aksi kapılarında beklenmesini ise hiç sevmez kibirlenirler. Bunlara bu kibr ..onlara da o şeref yakışır .Yakışmak ne kelime umudun yeryüzündeki etten kemikten yaratılmış mukaddes gecitleridir onlar. Allah başımızdan eksik etmesin.
Bu zenginliğin ve devletin kapısında, hacetlerle beklemenin yanında birde zenginliğin ve devletin özel şartları vardır. Bu şartlar ve kurallar onların prensipleridir. O prensipler onların uzuvları gibidir. Onlar bu prensiblerle halkın anlayacağı bir dilde, konuşur görünür yürürler. Görünüşleri bu prensiplere yani sebeblere bağlıdır yahut bağlarlar. Kaide düzen yasa kanun budur. İş bu devaran ve mihver üzere yürür gider.
Zenginlik bir şart koyar kimse bana hacetini söylemesin aman ağzını açmasın ,sussun ,yoksa bir kıdımcık vermem der. Devlet büyüğü de git prensiplerime uy der.Yani şikayetin varsa kadıya olmazsa mahkemeye başvur verilen karara yani taksime yani darlığa veya genişliğe razı ol şükret der.
Ama istisnai hal budur ki ,bazı özel hallerde bu şartlar ve pernsibleri diledikleri an kaldırırlar. Ben ona talih kuşu diyeyim sen ona eşşeğimi buldum de..
Herkes en mutlu olduğu an gelir çatar. Sen talihi aramadan talih seni yana yana arar bulur.
Bulunca gelir kucağına çocuğun gibi oturur aman beni bırakma sakın der. Sen ona yalvaracağına o sana yalvarır. Talih buya kovsan gitmez.Bir müddet mutlu yaşarsın istediğin olur.
Zaman olur gafletin seni ondan yine bıktırır bezersin elin ayağın o yöne gitmez. Bir sebebsiz isteksizlik bir hali seni kaplar..Seni ondan soğutur hatta ona düşman kesilirsin. Taki nimete nankör olursun neden olursun işte onu bilmezsin. Halbuki ömrünce istediğin beklediğin o şey için inleyip duruyordun. Bulduğunda ise bir müddet sonra ondan niye bıkıyorsun. Kış boyunca gönlün hep karpuz ister.
Yaz gelince her gün karpuz yemekten niye usanırsın.!
Kör olduğun yani göremediğin içinde sana bu özlem ve bıkmalar gelir çatar. Bunun sebebi sığınağını yani sana onu göndereni görememen kör olmandır.Buda senin toprağında şükret ki iyi bir huyun varlığını sana hissettirmesidir. Allah sana kendini bu gibi vesilelerle hissettirir.
Yoksa mala mülke evlada dünyaya bağlanıp mutlu olur ölene kadar yaşar ölürdün..
Şükret ki, mala mülke tapmıyorsun. Allaha taptığının inancın nişanesi huyudur bu. Dünyadaki rahatsızlık acıdır ama o sebebi güzel bir nurdur.
Yaşadığın bu her iki hal yani üzüntü ve neşe, yahut, fakirlik ve zenginlik halinde karar bir türlü kılamamana sebeb, kalbini iki parmağının arasında tutan Hak yüzündendir. Hakkın seni huyuna uygun bir hale gelmen için sözsüz çağırmasıdır. Dünyadaki geçici nimetlerde,Allah bir insana karar kıldırmaz yani soğutursa bil ki sende ümid var..
Tüm kapıların gerçek sahibi olan Allah insanları kendine muhtaç yaratmıştır. O sonsuz ihsan sahibidir.Kullardaki sıfatlar gibi geçici sıfatların sahibi değildir. Bize olan taksimine razı olmamızı ister ve bekler. Çeşitli vesilelerle insanı kendine çağırır. Can gözü açık olan Allah inayetini ve madenin anlar görür. Beden gözü ile gören şekillere süretlere bakar sonunda onlara tapar. Pirin dediği gibi Gören göz,üç yüz tane sopadan daha iyidir.
Mücevherle taşı ayırt eden gözdür.
Dünyada ihsan eden devlet büyükleri ve zengin cömertlere nasıl ki insanların beklentisi teslimiyeti var birazda gizli açık ihsanı sonsuz olan Allah kapısından istemek ve beklemek bel bağlamak en doğru iş ve amel. Zira devlet ve halk kapısın fazla bel bağlamaya değmez. Zira tüm iş ve sıfatların madeninin sahibi O dur..Allah' dan istemek ona taptığını inandığını gösterir. İnananlar Allah'dan dilenirler
Gaybe iman süretlerin ardındaki izafi manayı ve ona onu vereni bimemiz anlamamız ve görmemiz içindir.En doğru ve akıllıca olan, insaflıca ve adil olan işi kaynağından istemek ,ondan beklemek, ona güvenmek tir vesselam..