Canlı cansız yaratılan her kalıbın ve ruhun bir cinsi vardır.
Suretlerin yani kalıbların cinsleri, birbirini çektiği ve sevdiği gibi ruhların cinsleri de birbirini çeker ve sever. Her cins kendi cinsinden zevk alır. Yakînen her cinsin zevki kendi cinsiyledir. Cüz’ün zevki kendi küllünden olur. Yahut da o şey, bir cinse katılma kabiliyetinde olur ona erişince o cinsten oluverir. Tüm ferler yani parçalar, küllünü yani bütününü arar. Onda karar kılar, ancak onda rahat eder. Maddi ve manevi unsurların hepsinin bir çekiş gücü vardır
Dünya, servet, kadın toprak, güzellik, şehvet, makam, altın gibi varlıkların nasıl ki, insanı kendine çeken görünmez bir gücü varsa mana aleminin de tıpkı bunun gibi bir çekiş gücü ve cazibesi var. Ancak bu varlığın çekiş gücü, manevi çekiş gücünün önüne bir perdedir. Maddi ve manevi olan güçlerin çekişi birbirine benzemez. Biri aldatıcı diğeri tam aksi yönde olur. Çoğu insan bu çekiş ve tesirlerin, kimi kısa kimi uzun gönüllü gönülsüz kölesi olur.
Alemi nizamda her taş yerli yerine oturur
SIFATLAR VE KALIBLARIN BİRBİRİNİ ÇEKMESİ
Cinslerin çekişleri, kalıblar ve sıfatlarla olur. Kalıblara örnek verecek olursak, tavuk civcivlerini, koyun kuzularını, her insan yavrusunu görünmez bir güçle çeker. Her ana yani ''KÜL'' yavrusunu arar ve anar.
Her yavru bir sahibe mutlak muhtaçtır. Sıfatlarda olan çekişler ise, aşık, aşık olanlarla anlaşır..
Kötüler kötülerle oturmaktan zevk duyar, iyilerde iyileri sever lezzet alır, her kuş, her hayvan ve her insan kendi cinsiyle, oturur kalkar zevk duyar, cemiyetini yahut devletini kurar.
Ancak ilahi olan emanet ve sorumluluk yüklenmiş insan bundan müstesna kılınmıştır. Sorumlu kılınan İnsan inançları ve ihtiyarı ile ahde vefası sebebiyle diğerlerinden ayrılır. İnançlar ve fikirlerin her derecesi kendi derecesi ile karşılık bulur. Müminler müminle, kafir kafirle, münafık münafıklarla, kalbi marazlılar marazlı olanlarla, zengin zenginlerle, fakir de haliyle fakirlerle, lezbiyenler lezlerle kısaca her cins sapıklıkta kendi cinsiyle birlik olur huzur bulur mutlu olur, yahut sarhoş olur mest olur. Her dere akar ırmağa kavuşur.
Her aklın ve ruhun kendinden daha iyi bir akla ve ruha , anlayışa ve olgunluğa ihtiyacı var. Her akl ve ruh kendi anlayışı bir olanla kaynaşır. Özetlersek aslı nurdan olanlar nurlularla, aslı ateşten olanlarda ateşten yaratılanlarla birlik olur. Her ruh kuşu kendi cinsiyle uçar madenine kavuşur. Kiminin aslı öncede ateşti; sonunda da yine aslına gitti. Kimi de aslı nurdu yurduna gitti.. Zaten bir zümre ateşten doğmuştu bir diğeri nurdan olmuştu. Tüm cüzler, kül tarafına yol alır, o tarafa giderler.
İNSANDAKİ DÖRT UNSUR VE RUHUN ÇEKİŞİ
İnsan bedeni dört unsur ve ruhu yani ilahi emanet ile yüklüdür. İnsan zıt sıfatların birleştiği bir vücuda sahibtir. İşte insan bu iki zıt iki çekiş arasında kalan alemi berzah dır. İnsandaki bu dört unsur hava, su ,ateş, toprak insanı kendine çektiği ve zevk aldığı gibi, öbür taraftan ilahi emanetin gizli olduğu ruhu da insanı tarafsızlık tarafına yücelerin bulunduğu mana alemine çeker ondan lezzet alır. Bu çekişler ve zevk alışlar aidiyet ve muhtaclık sıfatlarının madenlerinin bulunduğu yere kadar sürer .Ancak bu dünya kalıbları gibi zevklerde geçidir..
RUH VE NEFSİN, ASLİ UNSURU VE TABİATI
Her şey tabiatını yaratıldığı unsurlarından alır. Ruhun gıdası ihlas, güzel düşünce ve işlerin nurudur. Bu güzel manalar ruhun unsurlarını tabiatını teşkil eder. Bedeninse gıdası taş toprak ve sudan mütevellit maddi unsurların tabiatına sahibtir. İnsanın yani bedenin tabiatı bu unsurların çekişi ve tesirine göre oluşur. İnsana toprak bedeninin tesiri ve çekişinden kurtulması emr olunmuştur.
Beden tabiatı ve unsurlarının vücuttaki baskınlığı ruhun esaretini arttırır. Aksi de böyledir. İnsan cennete veya cehenneme bu çekişlerin tercihi sebebiyle, mucazat ve mükafata .kavuşur. Nihayet kimi ruhlar illiyyin de ı kimi ruhlarda siccinde yazılı olduğu yerde kendini bulur.
''Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak "Siccîn"dedir. "Siccîn"in ne olduğunu sen ne bileceksin. O, yazılmış bir kitaptır. O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline! Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.
Ona âyetlerimiz okununca, "Eskilerin masalları" der.
Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır. Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.
''Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı "İlliyyûn"dadır. "İlliyyûn"un ne olduğunu sen ne bileceksin. O, yazılmış bir kitaptır. Ona, Allah'a yakın olanlar şâhit olur. Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler. '' ( Muttaffifin 7-22)
İNSAN VE VARLIK MUHTAÇ YARATILMIŞTIR
Varlığın kendi cinsine muhtaçlığı mecburidir. Bu muhtaçlık Adem babamızın yaratıldığı ilk baştan beri böyledir ve bir müddet böyle gidecektir. Muhtaçlık ezelde yaratılmışlara aczini bilmesi için verilen kulluk sıfatıdır. Çünkü inananlar bilir ki insan ''MUHTAÇ'' olarak yaratılmıştır. Burada anlatılmak istenen muhtaçlık Hak' ka olan muhtaçlıktır. Varlığın yaratıcıya muhtaç oluşudur. Bu muhtaçlık sıfatının inanan, inanmayan her insana, dünyevi ve manevi olarak daima kendini hissettirir. Biz buna imanın huyu diyoruz.
Hakka muhtaçlık, insanın, kendi cinsine veya varlığa ihtiyaç duymasına benzemez.
İnsanın insana ihtiyaç duyması eğreti yani geçicidir. Ama insanın Hakka muhtac olması insan var oldukça ebedidir. Çünkü İhtiyaç duymak kulluk ve varlık sıfatıdır Hak sıfatı değildir.
Hangi makamda olursa olsun insan bunu karıştırmaması gerekir.
İnsanın muhtaç yaratılması onu sınamak içindir. Muhtaçlık hissi insanın hakikati anlaması olgunlaşması için Allah' ın kulunu kendine çektiği görünmez kuvvesi yani hissidir.
Bu cinslik ve muhtaçlık hissi en nihayetinde yaratılmışları noksan yahut olgun aid olduğu kaynağa veya madenine isteyerek istemeyerek çeker götürür. Ancak şu bilinmelidir ki , insanı o madenin sahibi yapmaz. Ancak belki yaratıldığı unsuruna dönüşür. Doğrusunu en iyi Allah bilir. Zira izafi ve itibari yaratılan sıfat madenlerinin sahibi Hak dır. Sıfat madenleri vahid olan Hakkın temsili tecellisidir.
Allah (cc) müminleri kendine muttali kılsın, hatalarımızı seyyiatlarımzı hasenata dönüştürsün .
Af ve mağrfiret etsin ''Nur'' cinsinden kılsın.
Amin