Manen sağır olan insan kulağına gelen hiç bir ilahi ikazı duymaz görmez akl dahi etmez. Ancak bir felaket ve musibet başa gelince o zaman duymaya, görmeye ve anlamaya başlar. Bu duyuş anlayış ve görüş hali inanan inanmayan herkes için umumi bir işarettir. Bu umumilik ayrıca herkesin aklı ve istidatına göre derece derece karşılık bulur. Yalnız Hakkın mahfuz kıldıkları bundan müstesnadır.
Allah bu ümmeti muhammedi ve devletimizi bu felaketten korusun. Kalbi islama yakın olanları daha ziyade yaklaştırsın. İçimizdeki beyinsizlerin beyinsizlikleri yüzünden bizi helak etmesin. Onlara hakikati görebilen göz, duyabilen kulak ve ibret alabilen akıl ötesi ''idrak'' ihsan etsin..
Ki ibret alınması istenen ilahi ikazın lütf sebebi ve tarafı budur. İlahi ikazın kahr tarafı ve sebebi ise, bu akılları kulakları korkuya ve dehşete düşüren apaçık vakıa yani musibettir. İşte dünya ve insanlığın başına gelen bu dehşet hali her kesimi bir yerde birleştirmişse de bir yönden de ayırmıştır. Hak ve batılın ince çizgisi ve mihengi burada ortaya çıkar ve başlar. Biz bunu ortaya çıkaran şeylere sebebler diyoruz. Bu sebebler insanın olduğu gibi müminlerinde imtihan vasıtalarıdır. Kim ziyade bu sebeblerden içindeki manayı görür ders çıkarırsa o kişi olgunlaşır
Müminliğin ve inanmayan insanların farkı burada başlar. İnanmayanlar hadiselere sadece maddi gözlerle bakar maddi sonuçlara inanırlar. Müminler ise bu sebebleri maddi ve manevi olmak üzere iki kısma ayırır hadiselere öyle bakar. Maddi sebebler fiziki yani gözle görünen, manevi sebebler ise gözle görülmeyen bilinmeyen hissi sebeblerdir. Hadislere havadis de denir. Havadis hadisenin çoğuludur. Bu hadiselerİ yani havadisleri, Hakkın elçileri tüm insanlığa ''HADİS'' ler le daha önceden bildirmiştir. Hadis sonradan yaratılacak ve oluşacak her şey demektir.
Mümin olanlarla ,inanmayan insanlar başa gelen bu musibetin dünyada bir sebebten kaynaklandığını bilir. Aklın ittifak ettiği yer işte bu sebebtir. İnanan inanamayan burada ittifak eder. Ama inanmayan insanlar bu maddi sebebin sahibini ve nedenini sadece bu dünyada arar bulur ondan bilirler. Sadece maddi karşılığa bakarlar. Manevi cihetten bakmaz inanmazlar. Kendi akıllarına inanır gözle gördüklerine güvenirler.Onlar için manevi sebeb diye bir şey yoktur. Halbuki akıllarına dayananlara aklını göster dense göstermezler.Giderlerde o gösteremedikleri aklın bulduğu çareye taparlar. Bu ikilemde kalmışlardır.
Keza işlerin sadece bilimle çözüleceğine inanmışlardır. O yüzden bilme inanır, güvenir dayanırlar. Bilmin, ilmin sonsuz kaynağı olan sahibini değil de ilmin tezahür ettiği cüzi aklı kendilerine put edinir yüceltirler. Yani kendini çeken yuları görürler ama yuları çekeni görmezler. Hakka inanmayan insanlar sebeblere sadece maddi açıdan bakar ve bağlanır..
Müminler yaradılan her şeyin bir ve sonsuz madeni olduğuna inanır. Manevi sebebler hep oradan ve ondan vasıtlı yahut vasıtasız insana gelir çatar. Hastalık, bela, akıl,dahi öyledir. Kim o madene inanırsa Allah ona ziyadesini verir. Buradaki cizler oarad ki külle bağlıdır. Bu madenler herşeyin kaynağıdır. Bu cevher gayb aleminde Hakkın sonsuz isim ve sıfat denizi yahut madenidir. Bu sonsuz madenler bir birine tezat teşkil etmez birlik yani vahdet içindedir.
Varlıktaki zıtlıklar insanın imtihanı için izafi yaratılmış şeylerdir. Zıt olarak algıladığımız ve gördüğümüz şeyler bir yönü ile zemmedilmiş diğeri ise hakiki var olan salt iyilik yücelikten ibarettir.. Biri yok olur ama diğeri ise asla olmaz.
Gözle görünmeyene yani gaibe inananlar ise sebeblere maddi ve manevi cihetten bakar. Bu manevi bakış ezelde mümine verilen akıl üstü bir nimettir.Müminler yaratılan her şeyin latiflikten kesafate doğru ol emriyle miktarınca oluştuğunu ve yeryüzüne geldiğini, bunun bir madeni olduğunu bu bakışla bilir. Müslümanlarda tabidir ki diğer insanlar gibi çareyi önce tabiatında yani tabiatına tabi olduğu bilim ve ilimle ararlar. Çünkü O tabiat görünen ve görünmeyen sebeblerle yaratılmıştır.
İşte mümin bu sebebleri böyle bilir görür ve sorunu öyle çözer. Görünen şu belanın sebeblerini ,görünmeyen sebeblerden olduğunu anlar bulur . Akabinde ona bunu lutf edene hamd eder. Manevi bakış ve görüş bizim varlığımızın ilahi madeni ve cevheridir. Hak en mükemmel adil bir karşılığın adıdır .En nihayetinde yaptıklarımızın karşılığını bu dünyada ve ahirette de bulacağımıza inancımız tam. Bu iyilik yahut kötülük doğuran bu hadiseler yani bu sebebler inşallah inanmayan çoğu kimsenin aklını başına getirir. Çoğu müminlerin günahını azaltması, imanını yakinleştirmesi için gizli lutf olur. İlahi güzelliklerin ortaya çıkmasına ve insanlığın gözyaşları içinde Hakka yönelişine sebeb olur..
Azgınlığın ,doyumsuzluğun, şikayet etmenin ,fenada ileri gitmenin, taşkınlığın, haddi aşmanın ad ve semud anlayışına ve yaşayışına gelmiş olan herkese bela gelir bulur. Zira sarsılmaz Hak vaadi böyledir.. Başımıza gelen bu bela. İnsanların ve müminlerin BARDAĞI TAŞIRAN iş ,eylem ve söylemleri ''SEBEB'' olmuştur. İstisnasız herkez cehennem ve azabının kenarındadır.
Gizlemeyelim açıkca söyleyelim başımıza gelenler dünyada yapılan zulmler sebeb olduğu gibi karşın buna birde biz müminlerin son seçimi yani seçimleri neden olmuştur.Bu belada bizi bulmuştur. Kim kini bu Dine tercih ederse bardağı taşırdı demektir. Başına gelecek beleyı beklesin demektir. ihtiyaçlarımızı dinin önüne geçirdiğimizde ''DİN'' ihtiyacımızın hakikatte ne olduğunu bize bildirir.
Burası sözün bittiği yerdir. Sözün bittiği yerde kelimelerde kifayetsiz kalır.. Ama ALLAH her şeye şüphe yok Kafi ve Kadir dir. Kifayetsizliğini gören Kafi olandan umud eder af diler. Kudreti olmadığını gören acizde kadir olandan umud eder af diler. Yoksa başına geleceklerden habersiz ve umursuz yaşayan mümin ve insana elinde bir demet çiçekle melekler gelmez. Ne geleceğini ne getireceğini artık sen anla...