İnsanlığın bir an önce alışkanlık haline gelen şu köhne algılayış ve anlayış illetinden mutlaka kurtulması şart. Zira bu bir hastalıktır. ''Aklı başa almak ''cümlesi basit bir söz dizisi gibidir ama akıllı insanı ciddiyetle düşünmeye davet eder, hayvani anlayışı değil.. İnsanın anlayış üzeri ve ötesi başka bir anlayış ve görüş elde etmesi için çok çaba sarf etmesi beş duyusunun kabiliyetini önce şu hayvani (nefsani) tesir ve esaretten kurtarmak istemesiyle başlar. Bir sonra ki önemli safha insanın ''aklediş'' sahasına gelmesi demektir.
Hayvanlıktan, sağduyuya ondan sekineye ondanda aklı ve kalbi selime gelmek üstün bir meziyettir. Bu safhalara aydınlanmak, aklını kullanma yani bilgi öğrenme ve tecrübe edinmek de denir. Bu safhalar, insanı hayvanlıktan alır akla ondan nura ondanda ziya'ya kadar olan anlayış ve görüş sahasına getirir.
Bu sahalar başka bir tad, lezzet, bilgi hikmet alma sahasıdır. İçte yaşanır. Dar dünya ve beden safhasına nispetle bu saha aksine doğru gelişen latif hudutsuz ''BİR'' sahadır. Oraya varan veya oradan gelen pak anlayış ve görüşümüzdür. İnsanın kendi gaybinde, akıldan kalbe doğru ziya sına kadar bu devam eder. Tasnif edecek olursak ;
- Dokunmanın ötesinde ve ziyasında yaşanılan dokunuş hali
- Ağzın tadış ötesi ve ziyasında başka bir tad alış hali,
- Kulağın ,duyuşunun ötesi ve ziyasında başka bir duyuş hali
- Burnun koku alış ötesi ve ziyasında başka bir koku alış hali ..
- Gözün ,görüş ötesi ve ziyasında bambaşka bir görüş akabinde ;
- Şimdiki aklın ,aklediş ötesi ve ziyasındaki bir aklediş haline gelmesi hali
Bu son hale kalbin akledişi denir. Bu kabiliyetten maksad, insandaki aklın, organlarla değilde, akıl ve kalb ile görme, tad alma, duyma, koku alma dokunma haline gelmesidir. Yani beş duyunun cismi ve somut algılayış halinden çıkması soyut bir hale gelmesi istenir. Örnek verecek olursak insanın leb demeden leblebiyi anlaması ,şeklini faydasını zararını dadını göz önüne gelmeden bilmesi hali gibidir. Akibeti önce anlama ve görme halidir.
Akibetini erken duyabilen bir kulak,
Akibetini erken kokusunu alan bir burun
Akibetini erken tat alan bir dil,
Akibetini erken görebilen bir göz,
Akibetini erken anlayan ve bilen akıl ve kalb
Bu hale gelen akıl; küllü akla gizli bir bağla bağıntılıdır. Aslında bunların hepsi bir görüştür. Çünkü asılları küllü akıldandır. İnsana ve varlığa oradan gelerek ve yeryüzünde organlarda yani yaşanır.
NUR HALİNDEKİ BİLGİ (hikmet-irfan -marifet ve ledün)
Bu ilim ve bilgi, Allah'ın yarattığı küllü akıldan insana verdiği nurlarla olur. Allah insana ‘’aydınlık nur’’ verdi mi bu nur iç dış tüm vücudun organlarına vurur. Güneşin yeryüzüne doğuşu, fayda ve lezzet verişi gibi aydın nurda insana içinden aydınlatıcı ilim hikmet ve bilgiye fenne sanata dönüşür. Bazande bilgiye dönüşmez hale dönüşür. Aşık oluşumuz gibi..,
Aydınlanma vücudun beş melekesi yani mertebelerinde yaşanır. Biri eksik kalırsa aydınlanma ve bilgi kemal bulmaz. Her melekede yaşanan doğru aydınlanma (nur olur) bir sonraki mertebeye geçişi sağlar yani bakışı görüşü anlayışı getirir oda diğer ileri mertebeye taki son mertebeye kadar insanı kamile getirir. Biz bu bilgiyi ,
1- Nefse (yani beş duyuya) aydınlık veren nur
2- Akla aydınlık bilgi veren nur
3- Kalbe aydınlık bilgi veren nur
4- Ruha (cana) aydınlık blgi veren nur
5- Gönle aydınlık veren nur şeklinde düşünebiliriz.
GÖLGE ,İŞIK ,NUR VE ZİYA
Aklın ve kalbin güneşi, cisim yani beden güneşine benzemez. Aklın ve kalbin ışık aldığı güneşin aydınlığına’’ nur’’ denir. Cisim ve beden güneşinin verdiği aydınlığa ise ’ışık’’ denir. Dünya güneşi ışığı ile yeryüzü aydınlık olduğu gibi akıl güneşinin nuru ile insanda aydınlanma ve bilgi hikmet marifet irfan ilmi gerçekleşir.
Gözümüzün algılayamadığı ancak tesirleri ve eserleri ile kendini hissettiren Aklın güneşi ve nuru şimdilik yok gibi kendini gizlesede herşeyi kuşatmıştır. Zati bütün çaba marifet ve hüner, o nur veren güneşi bulmaktır. Ancak matruşkaya benzeyen beşeriyet perdelerinden geçib latiflik mertebelerine varmakla ancak bu mümkün..
Aklın güneşini nuruna nispetle bu dünya güneşinin ışığı gölge gibi kalır. Işığın aydınlığı ile Nurun aydınlığı birbirine benzemez. Biri odayı aydınladırırken diğeri insandaki aklı ve kalbi canı gönlül aydınlandırır.
İşleri düzene koymak için insanın nefsine , aklına, kalbine ve canına can katar ,çaresizliğinde careler verir öğretir. O zaman insan uyanır, akıl aydınlığı, kalb aydınlığı, can aydınlığı ki ona aydın canda denir nihayetinde gönül aydınlığına kişiyi erdirir.
Hakikat ve akıl güneşinin nuru akla vurunca Onun aydınlığı tertibli düzenli, hayırlı ve doğru işlere insanı iletir getirir. Bu güneş yeryüzü karanlığını aydınlatırken, hudutsuz hakikat ve aklın güneşi insanın cahilliğini aydınlatır olgunlaştırır. Nefsi,aklı, kalbi canı ve gönlü gaflet uykusundan uyandırır.
Bu bizim bildiğimiz alıştığımız dünya günü içinde başka bir gündüzün doğması gibidir. Yaşadığı halde tekrar doğmak yeni huy kazanmak gibidir. İnsandaki beş duygunun başka beş çeşit his ve duyguya dönüşmesidir. Buda Hak idinde övülen bir meziyettir. Nefsin başka bir nefse yani Gözün başka bir göze ,kulağın başka bir kulağa, aklın başka akla, kalbin başka kalbe ve dahi canın başka bir cana dönüştüğü bir doğuştur.
Sona değin birliğe yani tevhide değin bu aydınlamalarla doğuş devam eder. Bu doğuş yalancı sabahı gerçek sabahdan ayırd etmek içindir. Hayal ile hakikati, sahte ile gerçeği, gecici olanla kalıcı olanı , yalan ile doğruyu, hak ile batılı tanımak bilmek birinden ayırmak içindir. Gündüzün aydınlığı içinde bambaşka bir gün ve aydınlık bulmak. ikinci defa doğmak gibidir. Nur üstüne nurdur. Anlayış üstünde anlayıştır.
'''Açık güneşli bir bahar günü sabahı neşesi içindeyken, güzelliği dillere destan sevgilinin sani gelişi ile başka bir aydınlık ferahlık huzur ve aydınlık doğdu içimize..O an sevgilinin yüzü dünya güneşini ve baharı örttü karattı göstermez oldu. Neşe üstüne tarife sığmaz başka bir neşe huzur üstüne başka bir huzur, ferah üstüne başka bir ferah kapladı her yanımızı .. Tarifi imkansız bambaşka parlak bir güneş ve bir bahar doğdu içimize... sanki bu candan çıktık başka bir can bulduk...Bu eskimiş akıldan çıktık başka yeni bir akıl olduk.. ''
Akıl ve can beden gibi cisim değildir. Cisim, herşeyi kuşatan ve kabzayan mananın zahir kalıbı yani izafi libasıdır. Bir başka tabirle denizin kıyıya vuran köpükleri gibidir. Nihayet geldiği yere döner. Mevcudun ve bedenin bir mühlet aydınlandığı ışık şimdilik tabiat ışığı bilgisidir.
Faydalandığımız dünya güneşi ve ışığı bilgisi, Aklın güneşine ve ışığı bilgisine nispetle gölge gibidir. İşte bu aydınlık insanın gecici hayvanlık ve tabiat vasıfları olan ışığı ve gıdasından başını bir an önce başını kaldırması ile doğar.
1-NEFSE AYDINLIK VEREN BİLGİ NURU
İnsanın tabiat unsurlarının bedene ve nefse verdiği ışık ile, yücelik unsurları ve göklerinin verdiği ışığı birbirinden ayrd etmesi ve fark etmesi aydınlanması demektir. Bu ise bir nurdur. İnsanın aklıyla hayvandan ayrıldığı bilgi mertebesi bu nurla başlar. Bu ayırd edici nur Aklını kullanmayan insanın Hayvani anlayıştan insanlığa dönüşünü sağlar..
Bu nur ondaki körlüğün aydınlık oluşudur. Bu bilgiye nefse aydınlık veren nur da denir. Yani insanın gaflet perdesini yırtışıdır.
2- AKLA AYDINLIK VEREN BİLGİ NURU
Bu aydınlanma ,öğrenme anlama inanma bilgisidir..Küllü akıl olan (Hakikati Muhammediyye- ilk akıl) dan verilen yahut yansıyan nur bilgi..Hakkın ve elçileri yahut sevdikleri vasıtasıyla dilediklerine doğan gelişen gittikce kemale doğru artan büyüyen bilgi. Olduğu yerde kalan akıl akıl değildir. Zira akıl kendinden başka ileri seviye akıldan kuvvet almak ve bulmak için yaratılmıştır. O akla akıl denir. İleri akıldan akıl almayan akıl ise hep yerinde sayan akıldır. O akla kibirli aklı, ahmak akıl, hayvani akıl, cahil akl da denir.
3- KALBE AYDINLIK VEREN BİLGİ NURU,
Hikmettir..Kalb ehli yani hakkın sevdiği kullardan mahrem gördükleri insanların kalbine vasıtalı vasıtasız verilen aktarılan hikmetli bilgi..Yani kalbten kalbe ilhamla verilen yahut gelen aydınlık bilgisi
4- RUHA (CANA) AYDINLIK VEREN BİLGİ NURU
Anlayış ve görüştür. Cana can katan yani anlayış ve görüş katan başka neşe ve lezzet veren bilgi. Canı başka can yani mukaddes can haline getiren bilgi. Aşığın sevgilisini her görüşte yeniden canlanması, aydınlanması bitesiye değil hiç bitmeyesiye olan bilgi, her gün yeniden yeniye bir başka doğmak bilgisi..Şenler yahut şuunat..
5- GÖNLE AYDINLIK VEREN BİLGİ NURU
Ama bilgisi, vahiy ve gurbiyyet yani mahremiyet bilgisidir. Ledün ve irfan bilgisi, hakikat bilgisi.İnsanın bedeni dışında gizli bu beş aydınlık mazharı yine bedensiz kendi asli hüviyetine dönüşür.
Her şey de böyle küllüne (bütününe) kavuşmak, onda fânî olmak ister. Gözün lezzeti, güzel şeylere bakmada, kulağın lezzeti makamları, güzel sesleri duymada, kalbin lezzeti yaratıldığı şeye nail olmada yani umuru (işleri) bilmededir. Kalbin gıdası bilgidir. Gıda sevilir ve istenir. Bil ki, insanlığın saadeti yani gıdası, Allah Teala'yı bilmededir. Allah kusurlarımızı af etsin