Yetemanın hakları hususunda nas ve hadislerde geçen ''Hak hassasiyeti'' arş titremesi ile ihtar edilmiştir. Dinimiz, yetîmlerin haklarının korunması ve onlara iyi davranılması hususunu kesin hükümlerle ifade ettiği gibi haklarının ivedi verilmesi konusunda ki Hakkın ikazı da ,kuşkusuz yürekleri ve canları yakar.
Zira yetimlerin feryadı perdeleri aşar, ta arşa çıkar. Nihayetinde ''Arş titrer''. Zalime isabet edecek musibet yani peşin cezasının zil seslerini sen arşın titremesi bil. Bu teşbihi de evdeki zil sesine ve titremesine benzetme. Adam gibi konuyu dinle .Buradaki derd arş sahibinin derdidir.Arş sahibinin derdini hafife alma..Hak (cc) yetimin derdini derd edinmiştir.
Sende edin.
Kim yetimlerin haklarını verme yetisi ve sorumluluğunda iken vermek hususunda savsaklar, iadesini geciktirir ,uzatırsa Hakkın gazabını üzerine beklesin.
Kim nerede hangi konumda olursa olsun veya makamda bulunursa bulunsun bulundukları yerde yetimlerin haklarının ivedi iadesi hususunda herkes kesin sorumludur.
Kuran yetimlerin hakkını geciktirmeden ivedi verilmesi için kahrla ikaz eder bu ikazı duyun emriyle ihtar eder.Kim yada herhangi şey veya genelge,tamim,yönetmelik,yetimleri haklarından mahrum edilmesine vesile oluyorsa akibetini beklesin.Bu sorun şuraya geliyor şu soruyu soruyor diyor ki ; dünyada bu hakları gasb edilmiş yetimlerin haklarını kim koruyacak bunlara kim sahib çıkacak ve kim bunların haklarını ivedi verecek..!' Nedense bu sorunun yıllardır muhatabı yoktur.
Çoğu yetkili bu konuda kör sağır ve dilsiz....
Sorunların cözülmesi için sürü ile makam mevki obdusmanlık ,teftiş kurulu başkanlıkları, mevcud. Ama nedense yetimlerin haklarından mahrum bırakılmamaları için oluşturulmuş bir makam ve mevki yani en önemlisi bir bakanlık yok.
Haklarından mahrum edilmiş yetimlerin haklarını arayacağı ve başvuracağı bir mevki bulunmuyor. Yetimlerin hakları sözde vasilik uygulaması ve uzun süren ve geciken,bir türlü sonu gelmeyen mahkemelere terk edilmiş yetimler heder olmuş çözümsüzlük içinde nevrleri dönmüş,devran içre mahf olmuş ..Yahutta cebbar bürokrasinin haksız direnişine veya azizliğine uğramış kalmış bir sürü madur ah çekip inliyor.Ama feryadı duyan yok ..
YETİMLERİN FERYADINI DUYUN
Yetimler çaresizlik içinde bürokratların cebbarlığına ve kehfiyetine bırakılmış sahibsizlikten kıvranıp durmakta arşa feryadlarını her an göndermekte iken ,diğer yandan ezan sesini duyup hemen kollarını sıvayarak abdest almaya koşan bürokrasimizin de ibadet çoşkusu ve neşesi görülmeye değer.
Bürokrasinin ilk farz ibadeti ,yetimin sesini yani ezanını duyunca çözüm için acele kolları sıvaması yani işe koyulması abdest almak için kolları sıvamasından daha elzem ve mühim olduğunu tekrar ikazla hatırlatmak da fayda var.
Zira cebbar bürokrasinin ibadet çoşku ve neşe sarhoşluğu,ile yetimin feryad ve ahıyla arşda karşı karşıya gelirse '''fe veylünn lil- musalliin'' ikazı o an adamın canını yakar.O çosku ve neşen gider yetime döner, sende yetimin feryadından beter bir hale düşersin.Allah kimseyi böyle bir duruma düşürmesin. Yetimin haklarını verme hususunda aceleyle kollarını sıvamayan onlarla ilgilenmeyenler, zorlaştıran, kaçınanlar, kınayanlar savsaklayanlar zalimlerin ta kendileridir.
YETİMLERİN MALLARINA HAKSIZLIK YAPANLAR
Düşünün binlerce yetim haklarından bu şekilde mağdur ediliyor ve mahrum bırakılıyor. Yine aynı bir durumla da biz karşı karşıyayız.Bizim ailemizde küçük yaşta yetim kalan annem ve kardeşlerinin yaşadığı maduriyet ilgili on yılımı bürokrasinin cebbarlığı ve mahkemelerin azizliği arasındaki hak arayışıyla geçti ancak yinede sonuç yok.Konuyu kısaca söyle özetlemek mümkün.
Bürokrasi keyfiyetiyle hareket ediyor meselenin çözümüyle hiç ilgilenmiyor.Yetimin derdini kendi derdi gibi görmüyor.Aksine yinemi sen diyor..bıktım senden diyor.Masanın diğer yanında ayakta el pence duran otuz kişinin hakkın arayan yetim de bürokrasiye diyor ki ''müdür'' konuya bir daha bak ..bu iş senin elinde uzatma bu işi, savsaklama çöz şu meseleyi...
Ama gel görki müdür asık surat, çatık kaş .Olmaz diyor. Müdürün olmaz beyanı otuz kişinin,en az 10 yıl madur olması yani mahkum edilmesi demek. Buna bürokrasinin mahkumiyet kararı deniyor. Akabinde malları gasb edilmiş haksızlığa uğramış yetim mahkemeye gidiyor.Mahkemenin kararı ise ayrıca cabası... Mahkemenin 8 yıl sonra verdiği red kararı sebebi ise usul hatası..orada dur. yani stop. Var mı bu işlerin bir ustası..itiraz makamı yada ne aman verilir itirazın cevabı.. işte o zaman ortaya çıkar yetimlerin feryadı ''Nerde devlet '' .
Devri iktidarımızda tekrar tekrar bürokrasiye ve yetkililere sesleniyorum''. Yetimlerin haklarını verin.'' Onları kınamayın, savsaklamayın işlerini zorlaştırmayın ..ne yapın edin mahrum ettiğiniz ihmal ettiğiniz madur ettiğiniz haklarını ve haklarımızı verin.Verin yetimlerin haklarını arşı titretmeyin..Ve hususta direnmeyi kalbinizden dahi geçirmeyin...Kimseyi küçümsemeyin..
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
''Yetîmlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu,büyük bir günahtır.” [31]
İbni Abbas (ra) anlatıyor; Rasûlüllah buyurdu ki: “Kim müslümanlar arasından bir yetîm alarak yiyecek ve içeceğine dahil ederse, affedilmez bir günah (şirk gibi) işlememişse, Allah onu mutlaka cennetine koyacaktır.”[17]
Dua ile